Hazırladığım pek çok projede mevsimleri konu almışımdır hep...
Aynı ağacın dört mevsimini grafiksel bir anlatımla kitap-katalog haline getirmiştim Ankara Olgunlaşma Enstitüsü Grafik ve Fotoğraf Alanından mezun olurken...
Hikayem o kadar da ilginç mi bilmiyorum ama benim için değişik bir deneyimdi…
O karda kışta gidip güzel bir gelin gibi salınan iğde ağacımın fotoğraflarını çekmek, kuru dallarının üzerine tünemiş kuşları yakından pozlamak için defalarca deklanşöre basmak her gün acaba bugün ne değişiklikler var diye izlemek, bir 2011- Eylül Ayından, 2012 - Haziran Ayına kadar rutinim olmuştu.
Karların altında gördüğüm kuru dalların bahara ulaştığımızda minik minik yapraklarını görmek ayrı bir zevkti. Ve gün gün büyüyen, gittikçe çoğalan yaprakları görüntülemek…
Yaza geçerken çok güzel kokuları olan o "İğde Yeşili" dediğimiz kendine has renkleriyle zarif yaprakların arasından gördüğümüz minik çiçekleri ise mutlulukla izledim. Yaz o mis kokulu çiçeklerin meyveye dönüşmenin başlangıcıydı İğdede.
Sonbaharda ise olgunlaşan iğdelerin tadı muhteşemdi. Önce yeşil, sonra hafiften sarı ve en sonunda turuncu-kızıl kahve renkleri ile çok güzel görünüyorlardı ve llezzeti ise bambaşkaydı.
Sitenin bahçesindeki bu güzelliği öyle benimsemiştim ki o artık benim "iğde ağacım" olmuştu. Bir yıl sonra baharda budandığında ise gidip naaptınız güzelim "İğde AğacıMa" haa naaptınız?!!!! Diyesim gelmişti site yöneticisine.
Ama hayat öyle güzel bir öğretmen ki...
Canlılar için daha iyiye ve daha güzele ulaşmak demek;
biraz eksilmek, biraz üzülmek, biraz budanmak, biraz sivri duygularını törpülemek, biraz içe dönmek, biraz dolmak dersini veriyor bize...
Ben mevsimleri bir ağaçta güzelim "İğde Ağacımda" böyle yaşattım...
Ve Kış Mevsimini hep çok ama çok sevdim...
İyi geceler efenim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder