30 Haziran 2014 Pazartesi

Niye Bir Şey Yapamadım Ben?... :'(((((

Az önce bir kedinin son sesine şahit oldum...
:'(
:'(
Bir köpeğin ağzından bağırıyormuş göremedim son anda farkettim Allahım nasıl bir acı bu...
Sesin geldiği yöne bakıyorum ağaca tırmandı da inemiyor diye düşünüyorum.
Meğer köpeğin ağzındaymış birisi köpeği kovaladı öyle gördüm...
:/
:'((((((((((((

Sezen Aksu - Mış Gibi

Tünaydınlar...

Bu aralar malumunuz 
Ramazan nedeniyle biraz geç uyanılıyor ve harekete geçiliyor. 
E sahur saati beklenip sabah ezanı okununcaya kadar 
uyunmazsa böyle oluyor.
Orucun yarısını uyku tutuyor demeyin sakın
geç dediysem yine saat 09:00 gibi uyanıyorum. 
Ama bloga geliş saati biraz değişiyor bazen 11:00, bazen 12:00 olabiliyor.
Onun için Ramazan Ayı boyunca Günaydın yerine Tünaydın diyeceğim galiba...

***


Bugünkü blog açılış konum Banklar olsun istedim...
Dışarı çıktığımızda bizleri ağırlayan 
belediyelerin deyimiyle şehirlerin oturma odaları olan banklar...
Hiç dikkat ettiniz mi yollardaki, parklardaki, duraklardaki banklar ne büyük yardımcıdır insana...
Yorulursunuz biraz oturayım nefes alayım dersiniz. 
O ahşaptan yapılan bank size evinizin salonundaki koltuk kadar, kanepe kadar rahatlık verir.
Dinlenirsiniz, kendinize gelirsiniz. 
Elinizde taşımanız gereken ağır bir yük varsa biraz güç kazanırsınız.
Parklardaki bankların hikayeleriyse başkadır. 
Evsizin evi, uykusu gelenin yatağı oluverir bir anda.
Tıpkı geçen ay yazdığım 
yazımda olduğu gibi.
Kısacası banklar hayatımızda önemli bir yere sahiptir...



Bazen yağmurlu bir havada oturduğumuz ıslak bank göz yaşımız olur, 
başımızı dayadığımız, teselli aradığımız bir omuz olur.
Hüznümüzü boydan boya üstlenir.
O kadar sıcak gelir ki üşüdüğümüzü çok sonra fark ederiz.



Bazen sonbaharın sarı yapraklarına yuva olur, 
hemen yanına ilişiriz kopan, oradan oraya uçan yapraklara dalar gideriz...


Kimi zaman da oturduğumuz bankta 
almışızdır elimize çayımızı, poğaçamızı bir dostumuzla, koyu bir sohbete dalmışızdır.
Piknik olur, sofra olur, sohbet olur bankımız...
***
Sonuçta banklar kucaklayıcı, sıcak bir arkadaş kadar yakın dert ortağıdır...
***


Ve Sezen Aksu' dan 
"Gitmem Daha"
Şarkısı...
"Her şeyden korkardım küçük bir çocukken..."
Diyor...
Eşsiz sesinden Ege esintilerini dinleyelim...

Allgood Trio Sesame steps

Doğru Söz...

Bu dünyada neyi çok istersen, o senin imtihanındır. (Mevlana)

Ve Sahur Saati...

:))))
Hadi bakalım üçüncü güne başlayacağız inşallah...

Sezen Aksu - Gidemem Gitmem...


Bazen daha fazladır her şey. 
Bir eşikten atlar insan. 
Yüzüne bakmak istemez yaşamın, o kadar azalmıştır anlam... 
O zaman hemen git radyoyu aç, bi şarkı tut.
 Ya da bir kitap oku mutlaka iyi geliyor.
Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar, zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor... 
Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün; ayrılıktan kaçılmıyor. 
Hem çok zor, hem de çok kısa bir macera ömür; ömür imtihanla geçiyor. 
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem; gitmem... 
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir. 
Acının insana kattığı değeri bilirim,küsemem; acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir...

Davulcuuu...

Nedir bu ha???
Dın dın, daan daan, da dıın dıın...
Söz yok, mani yok, makam yok...
Dıın dıın...

Kahraman TAZEOĞLU' ndan...

Yapmacıklıktan...

Nefret ediyorummmm...

29 Haziran 2014 Pazar

Ve Evet...

Gelsin boncuklarım...
Yeni modellerim...


Artık geçmeliyim yeni modellerin başına...


Ney - Milk-i Beka ''The Sufi Cry Out''

Tünaydııınnnn...


Bu güzellikleri bu kadar güzel çizebilen herkesi kutluyorum.
Sağlıklı ve mutlu pazarlar dileklerimle her şey gönlümüzce olsun.


Göksel Baktagir' den
"Sevda Yolları" nı dinleyelim...
:)))
Yiyecek ve içeceklerimizi Ramazan sonrasına erteledik...
:))))))

27 Haziran 2014 Cuma

Değerli Cümleler' den...

Mutlu insanlar; her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir. 

Bukowski

Pisiciklerin Anne Karnındaki Hali...


:)))

Istanbul Senfonisi 11 - Bülbül - Göksel Baktagir

Melihat GÜLSES - Ben Seni Unutmak Için Sevmedim

Lütfen ve Lütfen... Televizyonlar Hepinize Bir Kaç Sözüm Var...


Malum yarın Mübarek Ramazan-ı Şerif başlıyor.
Bir kaç sözüm olacak...
***
Ey yurdum insanı...
Bu Ramazanda da insana fenalık getiren sorular sormayın hocalara...
Yok gül kokladım orucum bozulur mu?
Yok denize girdim orucum sakatlanmış mıdır?
Ağzımı çalkalarken suyu biraz genzime kaçırdım sanki, bir şey olur mu, sakız çiğneyebilir miyim, sigara içebilir miyim, dişimi fırçalayabilir miyim gibi abuk subuk sorular sorup durmayın.
Yeter artık yıllardır dinlediğimiz şeyler bunlar...

Hocalar sevgili hocalar sizler de dilinize hakim olun biraz.
Iyyyy hamile sokağa çıkmış...
Aman müzik dinlemeyin...
Erkeklerin olduğu yerden geçmeyin gibi insanlara hiç bir faydası olmayan, hatta dinden soğutan yorumlar yapmayın...
Namaz aslında üç rekat kılınır...
Aslında oruç tutma saatleri yanlış uzun süre aç kalıyoruz falan da demeyin bu ülkenin bu işlerle uğraşan ince hesaplar yapan kuruluşları yok mu?...

Yemek tarifi programları; İnsanlar tam acıkmış, günün uzunluğundan ve havanın sıcaklığından şikayet ederken her gün misafir ağırlayacakmış kadar zengin çeşit ve tariflerle doldurmayın ekranları... Malzemeleri bulabilen var bulamayan var... Ramazanın amacı biraz da aç kalmayı öğrenip bulamayanları anlamak değil midir?

Siyasetçiler insanları rahat bırakın kavga dövüş, bağrış çağrış yapmayın sessiz olun biraz, susun hatta hiç konuşmayın. (Bunun olacağını hiç sanmıyorum seçim var çünkü ama zaten siyaset konuşulurken artık tv sesi kısılıyor ya da kanal değiştiriliyor.)

Bayram yaklaşırken bilmem ne baklavacısı çıkıp televizyonlara baklava şöyle yenir böyle yenir demesin herkes bilir neyi nasıl yiyeceğini... İnsanları aptal yerine koymasın...

Çok şey değil sadece...
Bırakın da;
Biraz dinginlikle, insanın içine dönüşü ve Ramazanın ruhunu anlayışıyla geçsin bu Mübarek Ay...
Yılda bir ay tutsun insanlar çenelerini...
İbadetin, sokaktaki aç insanı anlamanın, paylaşmanın ve her istediğimizin hemen olmayacağını idrak etmenin faydasını görelim...

Mübarek Ramazan Ayında yapacağımız tüm dualarımızın ve ibadetlerimizin kabulü dileklerimle...

Zakkum - Gidiyorum Yolcu Et

Günaydınlar...


Lale fotoğrafıyla açtım bu sabah ki blog yazımı. 
Lale kadar zarif, naif, kırılgan, hüzünle bakan bir çiçek daha var mı?
Tasavvufta "Lale" Allah' ın birliğini, bütünlüğünü temsil eder.
Ve lale sanat çalışmalarında ayrı bir özen gösterilerek çizilir... 


***
Çeşitli kaynaklardan topladığım bilgilere göre lale ile ilgili oldukça çok ayrıntı var...
Ama hepsi de laleye karşı hayranlık oluşturan yazılar...

"Kelime olarak ele alındığında Arapça "Allah" lafzına ait harfleri taşıyan "Lale", tasavvufta Allah'ın birliğini temsil ediyor. Harfi manası da Osmanlı bayrak ve sancağının sembolü olan 'hilal'e de ulaşıyor."
***
"İran mitolojisine göre, bir yaprağın üzerindeki çiğ tanesine yıldırım düşmüş ve alev alan yaprak o haliyle donup kalarak laleye dönüşmüş; göbeğindeki siyahlık da, yıldırımdan kalan 
yanık izidir." 
***
"Mitolojide lale çiçeği, Güneş ve bitki Tanrısı olan Adonis’in (Tammuz) can verdiği sırada akan 
kanlarıyla sulanan toprakta yeşeren bitkidir. Adonis, İbranice "efendi" anlamına gelen 
Tammuz (Türkçe Temmuz) adının Yunanca karşılığıdır."
***
"Lale Türk edebiyatında özellikle şiirde çok önemli bir yere sahiptir.Lale klasik Türk şiirine  15. yüzyılda iyiden iyiye yerleşmiştir.Renginden dolayı, kan, mum, şarap, yanak, yara gibi unsurlara, şeklinden dolayı kadehe benzetilmiştir."
***
Tasavvuf düşüncesinde ise; Lale' nin renkli yapraklarının yukarıya doğru olması halinin, bir dervişin dua edişindeki edayı andırdığı kabul ediliyor. 
***
Anadolu'da laleyi şiirlerinde kullanan ilk şair de, ünlü düşünür Mevlana olur ve 1200' lü yılların ortalarında: "Ey lale, gel de şen yanağımdan renk al" demiş, sonrasında da laleye şiirlerinde sıklıkla yer veren şairlerden olmuş...
***


Peki bu sabah konumuz neden lale?
Bu güzel lale fotoğrafını gördüm ardından da bir yazı okudum ve bu sabah "LALE" den bahsetmek istedim...
İşte o yazı:

Lalenin Türkler tarafından asırlar boyu bu derece sevilmesi; rengi ve şekliyle şiirlere, süsleme sanatlarına, mimari eserlere, yaşmaklara, feracelere malzeme olması sebepsiz değildir. Türk milletinin laleye karşı duyduğu bu sevginin temelinde şüphesiz ki Allah ve Peygamber sevgisinin büyük rolü vardır. Bu sevgi çiçekte, kuşta, ağaçta, güneşte Yaratan’ ını görmesine ve her vesileyle O’ nu zikretmesine vesile olmuştur.

Eveet lale ile ilgili bilgiler bu kadar. Lale Osmanlı' da bir devire imzasını atmıştır.

***

"Lale" dedik de
"Lale devri çocuklarıyız biz zamanımız geçmiş..."
Demeden olmaz...


Ve Leman Sam' ın sesinden
"Laleler" 
dinleyelim...

Her zamanki gibi içeceğim elimde bu sefer ki çay...
Hava sıcak ama sıcacık demli bir çay güzel gider...
:))))))
İyi dinlemeler...

Uykuuu...


Geldin yine iyi geceler hepimize...

26 Haziran 2014 Perşembe

Fatih Kısaparmak - Kilim...


Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur
Kilimin dilinden ancak anlayan okur
Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim

Ayıptır günahtır diye kilit vurdular dilime
Aşkı dokudum kilime anlıyor musun?
Yetinmedim türkü yaptım gayrı bu canımdan bıktım
Hani senin olacaktım dinliyor musun?...

Kilim kalbin aynasıdır gönlün sesidir
Her nakışı bir duygunun ifadesidir
Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir
Kimi rtenkler şikayettir kimi hasrettir

Ben şu gönül tezgahında kilim dokudum
Erenlerin dergahında aşkı okudum
Töremizde kilim demek ilim demektir
Kilim sevdadır özlemdir derttir istektir...

Zeki Müren... Biz Ayrılamayız...


Aynı bedende can gibiyiz
Cana can veren kan gibiyiz
Yanıpta bitmez köz gibiyiz
Biz ayrılamayız

Eller ayırsa bile
Yollar ayırsa bile
Yıllar ayırsa bile
Biz ayrılamayız

Biz iki çılgın sevgiliyiz
Delicisine sevdalıyız
Öyle büyük ki bu sevgimiz
Biz ayrılamayız

Eller ayırsa bile
Yollar ayırsa bile
Yıllar ayırsa bile
Biz ayrılamayız...

....................

Ömer Hayyam' dan...

Ne mutlu adı sanı bilinmeyene;
İpeklere, kürklere bürünmeyene;
Anka gibi iki dünyadan da geçip
Bu viranede baykuşa dönmeyene.

Yok olmamış varlık var mı bir tek?
Her şey bir gün, dağılıp gidecek.
Öyleyse vara yoğa ne bakarsın?
En iyisi yoku var; varı yok bilmek.

Sevgili! Bir başka güzelsin bugün,
Ay gibisin! Pırıl pırıl gülüşün,
Güzeller yalnız bayram günleri süslenir,
Seninse bayramları süsler gül yüzün.

Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik;
Yüzlerce incimiz vardı delinmedik.
Sersemliği yüzünden bilgisizlerin
Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik.

Ömer Hayyam...

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !...

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN ! 

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET

Serenay Sarikaya... Söyle Buldun mu Aradığın Aşkı...

Dönsen Bile Dönsen Bile...

Aşkından paramparça bir kalbi taşıyorum
Gittiğin günden beri sanmaki yaşıyorum
Seni bana sorana haberim yok diyorum
Şimdi nerde kimlesin bilmek istemiyorum

Dönsen bile dönsen bile
Bulamazsın beni bende
Araya ayrılık girdi
Sen nerdesin ben nerde

Gözlerimden hayalin
Yağmur yağmur geçiyor
Şimdi bensiz günlerin
Söyle nasıl geçiyor

Dönsen bile dönsen bile
Bulamazsın beni bende
Araya ayrılık girdi
Sen nerdesin ben nerde...


.............................................

Bırakma!!!...



:)))))))))))

Şükürler Olsun...


An itibariyle temizlik işlerim bittiiiiii...
Yaşasın...

Ve Kursumuzun Sergisi...

Takı bölümü olarak çok fazla malzeme hazırlanmıştı.
Çok az yer bulabilmiş maalesef...
Eveet şimdi eserler:


Mozaik çalışmasıyla yapılan bir Atatürk Portresi...


Patchwork çalışmaları ve Kuzucuum.
(Yine habersiz çekim.)


Patchwork çalışmaları... 


Mozaik Çalışmaları...


Dekoratif Dekupaj...


Gravür Çalışması...
(John William Waterhouse' ın Gül Koklayan Kadın tablosundan çalışılmış.)


Gravür Çalışması...


Yağlıboya Tablo...


Dekoratif Örtü...


Goblen Boncuk İşleme...


Takılar...


Takılar...


Üç Boyutlu Kağıt Rölyef...


Giyim Bölümünce hazırlanan kınalıklar...


Kına Gecesi İçin...


Makine Nakışları...


Şiş Dantel...


Taş Bebek Çalışmaları...


Gözlerini pek sevmedim biraz daha özenli ya da gerçeğe yakın olabilirdi ama şirin olmuşlar...


Antep İşi...


Maraş İşi...


Maraş İşi...
..........................
Çektiğim fotoğraflarla anlatılabilecek gibi değil.
Herkes gidip görmeliydi...
Çalışmalar çok güzel hazırlanmış.
Herkesin ellerine sağlık.
 Takı bölümünün çok az ürünü sergilendiği için biraz eleştirdim ama sergilenen takılar da çok hoştu.
Kısacası sergi genel olarak güzeldi...

Dikkat Ettim de...

Günlerdir bloguma bir kişi bile gelip iyi kötü bir şeyler yazmış değil.
.....................
.................
.........................
Peki ne diyelim öyleyse öyledir...

Benden Bir Uyarı!!!!


Bilgisayarınız açıkken klavyenin tozunu almayın sakın.
:))))))
Klavyede hiç yanmayan bir ışık yandı ama nereden yandı bulamadım.
:)))))
Ahahahaaaaa basmadığım tek bir tuş bile kalmadı ama nafile söndüremedim.
:)))))))))

Amatör bağlamacıların Michael Jackson klibi tıklanma rekoru kırıyor

Değerli Cümleler' den...

Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda, birbirine sarılarak uyuyordur. 

Özdemir Asaf

Kötü Niyet Hasta Ediyor...


Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan`a göre,insanın mutlu olması için yaşadıklarını doğru algılaması çok önemli.  Prof. Tarhan aynı konumdaki insanların farklı bakış açılarının, hayata yükledikleri anlamı değiştirebileceğinden söz ediyor.
'Duyguların Dili' adı ile pek çok konuya açıklık getiren Tarhan, zorlukların yenilmesinde anahtar duyguların iyimserlik ve ümit olduğunun bilinmesi ve hiç unutulmaması gerektiğine dikkat çekiyor.

Pozitif duygular hastalıkları yeniyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyimserlik ve ümit duygusunun beyinde canlılık meydana getirdiğini aktarıyor. 'Önemli hastalıklarda pozitif duygular gelişirse beyin morfin benzeri doğal maddeler salgılar ve bu maddeler bağışıklık sistemini güçlendirdiği için hastalık daha kolay yenilir' diyen Tarhan, olumlu bakış açısının beden sağlığına da faydasının olduğunu dikkat çekiyor.
Anti-aging yani yaşlanmayı geciktirme çalışmalarında, kişinin yaşam felsefesi önemli olduğunu ve iyimser insanların daha geç yaşlandığı, zihin ve beden sağlıklarının diğerlerinden daha iyi olduğunun bilindiğini söylüyor.
Ayrıca Tarhan soruları yanıtlarken, son yıllarda yapılan araştırmalardan örnekler vererek olumlu düşünen kimselerin daha az hastalandıklarının tespit edildiğini ifade ediyor.
Prof. Dr. Tarhan`a göre sık sık grip olmakla kötümserlik arasında paralellik bulunuor. İyimserlerin bağışıklık sistemlerinin güçlü olması vücut dirençlerini yükseltmekte, bu da hastalıkları kolayca yenmelerine yardımcı olmaktadır.
İyimserlik geleceği etkiliyor
İyimserlik duygusunun, gelecekle ilgili beklentilerde önemli rol oynadığını aktaran Tarhan, bunun kişiye kendi kendini harekete geçirme özelliği kazandırdığından akademik başarıda bu duygunun payının büyük olduğu görüşünde.
Kötümser insanlar ise genellikle kaygılı, çalışma şevki, motivasyonu ve hareket kabiliyeti düşük kişilerdir diyen Tarhan, bu da insanın geleceği algılamasında, hayat başarısında belirleyicidir tezini savunuyor.

NİLÜFER & AGORA MEYHANESİ

Günaydın...


Farklı bir sabaha uyandım sanki bugün...
Hepimiz için, bereketi bol, güzelliği bol, güneşi bol bir gün olsun...
Sabahımız hayrolsun...


Mmmmmm kahvaltı da güzelmiş hani.
Hemen doyup kalkmalı masadan daha bitirilecek işler var.
Temizlik de sona yaklaştı artık çok az kaldı şükürler olsun...


"Mevsimler yas tutup çöller ağlasın...
Ahımla inleyen teller ağlasın.
Madem ki sen yoksun şimdi yanımda...
Leylaklar dökülüp güller ağlasın...
Sevgilim bu yerden gittin gideli 
Ilgıt ılgıt eser sevdanın yeli...
Şu öksüz ruhumun sensin emeli
Leylaklar dökülüp, güller ağlasın...
Bu aşkın elemi sarmış gönlümü...
Rüzgarlar söylesin bu son sözümü...
Ne çare kaybettim, nazlı gülümü
Leylaklar dökülüp güller ağlasın..."

Yıldırım Gürses...
Ne güzel söylemiş...
Hadi dinleyelim...