Galiba...

Artık ayrılma vakti geliyor kedi kuzumla...

Hastalığı artmış, bedeni iflas etmiş durumda...

Allahım canı yanmasın noolur...

                                                       :.....................................................(

Ders Çalışırken Dinlemelik Sakin Şarkılar (cello)

Biraz sakinleşelim...

Hiç mi Gelmez?...

 

Huzur şu caaanım memleketime...

Her aaanımız mı yüksek adrenalin, kalp çarpıntısı ile geçecek?...

.......................

Merhabalar...

 

Normalleşmeye başlayan günlerimizden merhabalar...

Yaklaşık bir buçuk senedir evden çalışan kuzucuuum iki gündür gidiyor işine.

Evde oluşuna o kadar çok alışmışım ki neyse Allah iş rastlığı versin de varsın ben bu hale de alışayım.

Dün gece ikinci aşısını da oldu bugün ağrıyan koluyla gitti canım kuzum benim.

İstanbul'a geldik geleli sağlık işiyle uğraşıyoruz kah ben, kah Gürgen kuzum biraz iyileşmeye başladı bilmiyorum artık naapıcaz veterinerimiz işinde uzman ve iyi bir insan fatura ne çıkacak bilmiyorum ama olsun Gürgişim iyi olsun da neyse.

Sağlık, mutluluk güzellikler içinde geçecek yeni hayatımız hepimize hayırlar getirsin...

***

Selam, saygı ve sevgilerimle...

Ve Evet Akrep...

 

Aynen öyle...

Merhabalar...

Bu yıl da Kurban Bayramı geçti, bitti, gitti...

Ben Gürgenim için gitmedim bir yere ama çocuğum canım benim hastanede geçirdi günlerini.

Dün ziyaretine giderken yoğurt götürmüştüm aman nasıl zevkle yedi canım kuzum benim.

Bugün de sarılık değerlerinin düştüğünü öğrendim duyduğum sevinci anlatamam. Allahım noolur noolur bi mucize olsun ve kuzum hastalıkla başetmiş ve bizlerle daha çok yaşamaya karar vermiş olsun.

Kaç gündür bloguma gelip bir şeyler yazmak gelmiyordu içimden ama şimdi o sevinçle (ki inşallah devamı gelir bu sevincimin.) yazdıkça yazasım var...

Oğlum ve kızım da geliyorlar bugün tatillerinden dönüyorlar.

Hadi bakalım Betül güzel günler geliyor...

:)

Frida...

 

FARİD FARJAD # Keman ağlıyor-2...

Betül de ağlıyor...

.................

.............................

Günaydın...

Sabahın seherinden günaydın.

Kedimsiz, Gürgenimsiz uyandığım bu ikinci sabahım.

Dün ziyaretine gittim biraz toparlamış ama sarılığı biraz daha göze çarpar hale gelmiş.Kulaklarının içi, gözlerinin beyazları hep sarı.

Canı yanmasın diye çok dua ediyorum.

İlk gün bırakıp gelirken hastaneye ağlaya ağlaya dönmüştüm. Dün biraz alışmışım sanırım biraz daha toparlamış görünce midir, nedir ağlamadım.

Belki de içimde kuruyan göz pınarlarımdır ağlamamı engelleyen. Bir de şu sıcaklar deli ediyor beni yaa biz normal dört mevsimi yaşayan bir ülkeydik ne ara geçtik böyle tropikal iklime, aşırının aşırısı neme? Gerçekten artık çıldırtan sıcaklar oluyor.

Şurada iki ay aşırı sıcaklar klimalar çok pahalı bir de su yakmıyor neticede elektrik yakıyor yani masrafı da cabası dedim ama sanırım seneye düşünücem.

Dün metroya binince bi ohhhh dedim buz dolabına girmiş gibi oldum ne güzel ferahladım tıpkı Arabistan'daki gibi kapalı mekanlardan çıkarken bir alev sarıyor her yerinizi ben küçükken Hacı Osman Amca'nın karısı Zekiye Teyze anlatırdı hac maceralarını Arabistan'da yürürken bir sağımıza, bir solumuza şişelerle su döker, güneşin altında kurur yürürdük diye bize de geldi sonunda şu kahrolası çöl sıcakları.

Ama bu saatlerde Allah için esinti güzel. İstanbul'un bungun havasında nefes aldırıyor.

Ben yoruldum, Gürgen'imin hastalanması, kendi hastalıklarım, hava muhalefeti ben gerçekten yoruldum.

Dizimi acıttım bir de sanırım menisküs oldu. Hızlı hızlı yürüyüp hareket edememek her şeyi aheste aheste yerine getirmek bana göre değil. Ben bi koşucam bitecek bir an önce. Çocuklarım tatilde inşallah gönüllerince dinlenirler.

Gürgen için onlar da çok üzülüyorlar hatta yarıda kesip döneceklerdi ama ben engel oldum. Videolarını çektim dün ziyarete gittiğimde yarın bir daha gidicem inşallah biraz iyi olur noolur çocuuum biraz daha kal bizimle canın yanmadan tabii ki... Biliyorum kanser illeti sarmış her yanını ama noolur sanki bir çaresi olsaydı. Meyveyi yoğurdu çok sever yarın onlardan götürücem belki yer biraz alışkın özlemiştir... 

Pazar Pazar iç kararttım biliyorum ama hep mutlu olamıyor ki insan her şey insanlar için. 

Sevgi, selam ve muhabbetle.

Dün eve dönerken Taksim Meydanında şu güzel müzik çalıyordu onu paylaşayım Shazamla buldum.

Can Atilla...

"Rumeli Hisarının Yapılışı..."

Keyifli Pazarlar olsun hepimize...

İyi Akşamlar...

Kedim, Gürgenim artık hastanede hastalığı metastaz yapmış. İyi olursa mucize olacakmış... Ağlamaktan canım çıktı ama her şey olacağına varıyor. Maalesef kaçınılmaz son benim kedimi de bulacak...

Çok üzgünüm...

İyi Günler...

Her şeyin gönlümüzce olduğu güzel günler dilerim...

 

Osho...

 

Günaydınlar...

Sabahın erken saatlerinde uyanıp bilgisayarımın başına geçmeyi özlemişim.

Geçtiğimiz hafta sonu güzel bir Safranbolu gezisi gerçekleştirdik kuzularımla. 

Efenim safran kelime anlamıyla Arapça sarı demek olan "Asfar" kelimesinden gelir. (Babacığım rahmetli de beni çocukken limon sarısı kadar sarışın olduğum için bazı inatçılıklarımda "asfar" diye biraz kızarak severdi. Neyse konumuz bu diil.) 

Çok gösterişli olan safran çiçeği ortasındaki kıymetli üç dört tel için yetiştirilmekte olup, yarım kg safran için ortalama 70 bin çiçekten alınan tellerden oluşuyor ben tel diyorum siz dal diyin, başka bir şey diyin fark etmez ama bu kıymetli ürün gram gram satılıyor. Safranbolu'da yetiştiği için de  pilavından dondurmasına çok hoş renk ve rayiha veren bir baharat olarak kullanılıyor. Oldukça pahalı bir ürün olan safranı sanırım tek tek atıyorlar ürünlerin içine. :)

Sabahın erken saatlerinde yola düşüp boğaz köprüsünü geçip Ankara yönüne doğru yola çıktığımızda çok güzel bir gezi olacağını biliyordum.

Safranbolu' ya vardığımızda 1 gece kalacağımız Hilton Garden Inn oteline yerleşip receptiondan gezilecek yerlerle ilgili bilgi alıp kendimizi atmıştık Safranbolu'nun kucağına.

İlk durak tarihi evlerin ve yöresel yemeklerin olduğu güzel bir restoran bulup hem karnımızı doyurup, hem de nereden başlamamız gerektiğini konuştuğumuz bir zaman tanıdı bize.

Eski binaların içinde gezmek harikaydı. Cinci Hanı denilen yerdeki Türkiye'nin ilk Kahve Müzesi'ni gezmek de farklı bir keyifti.

Müzedeki sergi alanlarında yazılarıyla fotoğrafladığım ürünler çok güzeldi.

Daha sonra;

çarşı içindeki gezimiz devam etti demirciler çarşısından geçip

küçük camlı bir bölmeyle izlemeye açılan şehrin içindeki kanyonu görmek biraz ürkütücü, 

biraz da rüya alemindeymiş gibi hissettiriyordu.

Biraz daha dolaşıp çay kahve molasından sonra 

ziyaret yönümüz Ters Ev ve Kristal seyir tepesine döndü.

Çok şirin, çok güzel her şeyin tavana montajlandığı yerde yürürken kendini tavandan ayaklarından asılı kalmış hissi veren, tasarımı harika bir evdi Ters Ev.

 

Gezerken de fotoğraflara bakarken de tersim döndü ama çok tatlıydı.

Kristal seyir terası ise gerçekten çok güzeldi.

Akşam yemeğinden sonra otelimize geçip yeşilliklerden aldığımız oksijenimizle misler gibi uyumuşuz.

Sabah kahvaltıya inip odamızın teslim saatine kadar havuz başında oturma keyfi de çok güzeldi.

Ben otelin havuzu olma ihtimalini hiç düşünmediğim için biz kenarda oturmayı tercih ettik kuzucuumla.

Ve ben siyahlar içinde o güneşte poz vermeyi de ihmal etmedim bu arada.

:)

Odamızı teslim ettikten sonra bir gün önce gitmemizin tavsiye edildiği 

"Bulak Mencilis Mağarası" na doğru yola çıktık.

157 basamak taş merdivenleri çıktıktan sonra rehber eşliğinde gezimiz başladı.

Bu mağaranın tarihini ve özelliklerini 

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/karabuk/gezilecekyer/bulak-mencilis-magarasi

ve

https://yolcu360.com/blog/bulak-mencilis-magarasi-safranbolunun-en-buyuleyici-noktasi/

 adreslerinden takip edebilirsiniz.

Karabük Merkez Bulak Köyü sınırları içerisinde yer alan aynı zamanda Safranbolu İlçesi ile sınır olan Bulak (Mencilis) Mağarası'nın grişi, dik kayalar üzerinde olup mağaranın uzunluğu 6.5 kilometredir. Mağaranın 2.5 kilometrelik kısmı harıtalanmış olup 380 metrelik kısmında elektrifikasyonu ve yürüyüş parkuru yapılarak turizme açılmıştır. Halen hidrolojik olarak aktif bir mağaradır. Yer altı nehirleri, göletler, şelaleler ilgi çekici ve olağanüstü güzellikteki sarkıt ve dikit oluşumları bulunan ve "Doğal Varlık" olarak tescil edilen mağara araştırmacıların ve ziyaretcilerin ilgisini çekmektedir.

Mağaranın içi büyüleyici, muhteşemdi.

Sarkıtlar ve dikitler çok çok güzeldi.

Işıklandırmalarla da o görüntü desteklenmiş ve rehberlerin anlatımlarıyla da tamamlanmış bir görüntü.

Tırmandığımız taş merdivenlerden aşağı doğru inmek daha kolay oldu tabii.

***

Sonrasında da İstanbul'a eve dönüş yoluna koyulduk. 

Çeşitli molalar ve alışverişler sonrasında ise gece evimize geldik.

Biz oradayken Gürgiş ciimiz evdeydi çifter çifter maması ve suyuyla o da dinlenmiştir sakinlikte umarım.

Ama özlemiş kuzum anahtar sesiyle birlikte kapıda karşıladı bizi.

Böyle gezmeli, öğrenmeli, dimağ dinlendirmeli gezileri özlemişim.

Umarım yenileri gelir yine güzel güzel gezebiliriz.

Safranbolu güzeldi, otel de çok güzeldi gezmek isteyenlere tavsiye ederim.

***

(Doymuyor anacım gezme deyince gözüm doymuyor.)

;)

Umarım Kapadokya'yı da gezebiliriz.

:)

Sözünü Tutamamak...

 

İyi Geceler...

 

İnşallah bu güzel çiçeğin hikayesini ve ismini verdiği ilçemizin güzelliklerini paylaşıcam.

Geçtiğimiz hafta sonu yaptığımız gezi çok heyecanlı, çok güzel ve dimağ dinlendiriciydi.

Yakında efenim.

Görüşmek üzere.

...

Öfffff...

 

Ben daha tatil, otel falan bulamadım yaaaa...

Ne zormuş dar bütçeyle güzel biyer bulmak.

Hoffff...

İsraf...

"Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al. İsrafın lüzumu yok..." M. Longston

Belki...

"Belki de insan sevilmekten çok, anlaşılmayı istiyordu..."

George Orwell

Korku...

 

Günaydınlar...

Çok güzel bir sabaha uyandık...

Sevgilerimle efenim.

Özleyenlere güzel bir şarkı paylaşayım dedim...

Zeki Müren o eşsiz berrak sesiyle diyor ki:

"Öyle özledim ki sevgilim seni..."

Dinleyelim...

🥺😔

Bu Galiba...

İstanbul'da olmanın verdiği bir ayrıcalık. Missss gibi deniz kokuyor hava...

Merhabalar...

 

Mutlu günler, her yönüyle güzel bir hafta olsun hepimiz için.

Sevgi ve selamlarımla...

***

Efenim Temmuz Ayına girdim gireli bir otel arayışı içindeyim.

Tek başına güzel bir dinlenme tatilinin tadını almış birisi olarak benim de belli kriterlerim var elbette.

Aşılı olmama rağmen sağlık kurallarına dikkat eden temiz bir otel olmalı, her şey dahil olmalı sabah ne yiycem, öğlen neyle idare edeyim, ay akşama da şurada mı yesem problemlerini yaşamamak adına her şey dahil istiyorum.

Temiz ve düzgün içeriklerle hazırlanmış yiyecekler olsun yeter.

Odam temiz, düzgün olsun.

Balkonum olsun denize ya da havuza bakabilir fark etmez.

Hah tam buldum diyorum şikayet vara baktığımda olmadık sorunlar, olmadık kalitesizlikler...

Çok da para ayıramıyorum tamam ama biraz düzgün olsun istiyorum.

Çok şey mi istiyorum?

Hoffff...

***

Hadi bakalım bu hafta itibariyle yeniden başlıyorum arayışlara.

Umarım güzel ve tam istediğim gibi bir yer bulabilirim dua edin anacım...

***

Havanın nemiyle birlikte hissedilenin milyon derece olduğu şu günlere yakışan bir şarkı dinleyelim.

Emre Altuğ...

"Sıcak çok sıcak..."

Diyor dinleyelim...