Günaydınlar mutlu Pazarlar Efenim...
Bugün konumuz biraz farklı KOKU...
Ama öyle böyle değil bir an hayatınızdan kokunun çıktığını düşünün.
Düşünemediniz diy mi?
Çok zor bir şey yıllarca o en ufacık çiçek kokusunu dahi alan burnunuz bir anda işlevsiz hale geliyor.
Son bir hafta hatta on gündür yaşadığım ağır grip enfeksiyonundan sonra kokunun önemini eskisine nazaran daha çok kavramış bulunmaktayım.
İyiden, kötüden her türlü kokuya hasret kalmak çok can sıkıcı bir şey.
Yemeye çalıştığım, çiğnediğim bir şeyin tadını alamamak ne kötüymüş öyle.
Hayır daha önceki ağır griplerimde de olurdu da ben unutmuşum.
Son yıllarda yaptırdığım grip aşısı nedeniyle kışlık mutad griplerimi hafif atlattığım doğrudur.
Tabii hafif olunca da insan bu koku eksikliğini anlayamadan bitiyor.
-Bu Eylül grip aşısı zamanı geldi gidip yaptırıyım...
Diyordum ki ben daha gidemeden grip bana geldi.
:))))))))
Kolonyadan, sarımsağa, ıslak toprak kokusundan ter kokusuna...
Hiç birini alamamak çok zordu çok.
Sabaha doğru acillik olup da,
gözlerini uykudan açamayan doktorumuzun karşısında esneye esneye tavsiye ettiği
ismini benim hatırladığım :) buğuseptil de fayda etmedi üstelik.
Koku ne değişik bir his hafızası var üstelik.
Yıllar önce küçük bir olayla bağdaştırdığımız kokuyu hafızamız bir yere kaydediyor.
Hiç ilgisi olmadığı bir anda aynı kokuyu alır almaz hemen o olay geliyor aklımıza.
Bu kokusuzluk zarfında en hasret kaldığım koku mandalina kokusuydu.
O tazelik, ferahlık veren mis kokusunu nasıl da özlemişim.
Ben bu düşünceler içindeyken
akşam kuzucuuuum dolmuşta yanında oturan kişinin kokusundan bahsetmez mi?
:)
-Yok yok artık ben bu kokuyla ilgili düşüncelerimi bi yazayım.
İyiden, kötüden kokusuz kalmak konusunu ele alayım dedim.
İyi de ettim...
(Radyo Karavan' ın sahibi Ayça' nın dediği gibi "Has ettim"
Dinleyin efenim güzel radyo...
:)))))))))
...
Dünyadan Sesler
"Orange Blossom"
Dinleyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder