Göndereceğiz bu yılı...
E e eeeee değişen ne olacak????
31 Aralık 2013 Salı
Akkkreeeepppp...
Duydun mu 2014 benim yılım olacakmış...
:)))))))))))))))))))))))
Yaşasın...
:)))))))))))
:)))))))))))))))))))))))
Yaşasın...
:)))))))))))
Bu Yıl İlk Defa...
Oğlucuumdan bu kadar uzakta bir yılbaşı olacak benim için...
Ne diyelim mutluluk ve sağlıkla Oğlucuuum...
:)
:.)
Ne diyelim mutluluk ve sağlıkla Oğlucuuum...
:)
:.)
30 Aralık 2013 Pazartesi
Şair Arzu KARADOĞAN' dan...
ADRESSİZ MEKTUPLAR-7
Seni sevmek içimi saran bir hüznün mihenk taşı gibi, bir türlü yerinden oynamayan
seni sevmek başlıksız kalan bir şiirin başı gibi, sonu sonsuza dek olmayan
seni sevmek dilime dolanan bir şarkının en güzel satırı gibi,başka hiç bir satırla yeri dolmayan
seni sevmek muhabbete bulanan acı bir kahvenin hatırı gibi ,kırk yıl geçse üstünden unutulmayan
seni sevmek payıma düşen bir vedanın yası gibi, yüzümdeki rengi hiç bir mevsimle solmayan
seni sevmek mazisi biz olan bir mektubun merhabası gibi
okudukça sil baştan okunası ,okunulası gibi ...
Ama ben yazıyorum ,yazıyorum
yazdıkça adını adıma kazıyorum ...
Merhaba yüreğimin sesi,ömrümün efendisi merhaba...
Bu bir mektup mu şiir mi diye sorma bana.
Bil ki kalbimin dilidir boynu bükük her cümlesi, yazdıkça seni bana getiren, ve canımın askısıdır her dizesi , sensizken anlamını yitiren.
Tut/a/masan da yazan eli, ayrılmak başka şeydir, ayrı düşmek başka. Ayrı düştüğümüz günden beri, gözlerim acıma dar, gözyaşım ise az gelir oldu bu aşka.
Sığmaz oldu kederim içime. Yüreğim deniz, hasretimin bir yanı çöl ,bir yanı derya.
Uzak iklimine düşeli özlemim, nehirlere asırlık yatak oldu gözlerim, diz çöktü kirpiklerim yağmurlara. İçimi üşüttükçe resimlerin soğuk yüzü,çığlık çığlığa çarptı ruhum, çerçevesiz duvarlara ...
Ah be sevgilim
her mektupta seni, her mısrasında adından gayrısını bilmeyen şiirlerimi özlerim.O yüzden şiir kokar , her mektubumda sözlerim ..
Bana kalsa şiir gibi yaşar sevgimizi, mektuplara yazardım yüreğimden bile sakındığım bizi.
Ama bana kalmadı,ve bana kalmadın, mektuplarda kaldığın kadar.Şimdi onlar seviyor seni benim kalbimle,sana yandığım kadar. Onlar sarıyor seni şiir gibi sözleriyle, seni andığım kadar...Ve onlar özlüyor ellerini , yolların sırtına dayandığım kadar...
Bilmiyorum mektup mu, şiir mi, yoksa sen mi ucu yanık mısralarda dumanı tüten bu kimliksiz halet ?
Bildiğim tek şey ömrü-vaktim doluncaya , adresini buluncaya kadar sürecek kalemimin ucunda yanan bu isimsiz aşkı- muhabbet ...
Şair_Arzu Karadoğan
Seni sevmek içimi saran bir hüznün mihenk taşı gibi, bir türlü yerinden oynamayan
seni sevmek başlıksız kalan bir şiirin başı gibi, sonu sonsuza dek olmayan
seni sevmek dilime dolanan bir şarkının en güzel satırı gibi,başka hiç bir satırla yeri dolmayan
seni sevmek muhabbete bulanan acı bir kahvenin hatırı gibi ,kırk yıl geçse üstünden unutulmayan
seni sevmek payıma düşen bir vedanın yası gibi, yüzümdeki rengi hiç bir mevsimle solmayan
seni sevmek mazisi biz olan bir mektubun merhabası gibi
okudukça sil baştan okunası ,okunulası gibi ...
Ama ben yazıyorum ,yazıyorum
yazdıkça adını adıma kazıyorum ...
Merhaba yüreğimin sesi,ömrümün efendisi merhaba...
Bu bir mektup mu şiir mi diye sorma bana.
Bil ki kalbimin dilidir boynu bükük her cümlesi, yazdıkça seni bana getiren, ve canımın askısıdır her dizesi , sensizken anlamını yitiren.
Tut/a/masan da yazan eli, ayrılmak başka şeydir, ayrı düşmek başka. Ayrı düştüğümüz günden beri, gözlerim acıma dar, gözyaşım ise az gelir oldu bu aşka.
Sığmaz oldu kederim içime. Yüreğim deniz, hasretimin bir yanı çöl ,bir yanı derya.
Uzak iklimine düşeli özlemim, nehirlere asırlık yatak oldu gözlerim, diz çöktü kirpiklerim yağmurlara. İçimi üşüttükçe resimlerin soğuk yüzü,çığlık çığlığa çarptı ruhum, çerçevesiz duvarlara ...
Ah be sevgilim
her mektupta seni, her mısrasında adından gayrısını bilmeyen şiirlerimi özlerim.O yüzden şiir kokar , her mektubumda sözlerim ..
Bana kalsa şiir gibi yaşar sevgimizi, mektuplara yazardım yüreğimden bile sakındığım bizi.
Ama bana kalmadı,ve bana kalmadın, mektuplarda kaldığın kadar.Şimdi onlar seviyor seni benim kalbimle,sana yandığım kadar. Onlar sarıyor seni şiir gibi sözleriyle, seni andığım kadar...Ve onlar özlüyor ellerini , yolların sırtına dayandığım kadar...
Bilmiyorum mektup mu, şiir mi, yoksa sen mi ucu yanık mısralarda dumanı tüten bu kimliksiz halet ?
Bildiğim tek şey ömrü-vaktim doluncaya , adresini buluncaya kadar sürecek kalemimin ucunda yanan bu isimsiz aşkı- muhabbet ...
Şair_Arzu Karadoğan
Nazan BEKİROĞLU' ndan...
Ya Rabbi ! Gönlümde ki boşluğu sevdiğin baki şeylerle doldur. Ben ne koydumsa çürüdü gitti
Nazan Bekiroğlu
Bugün...
Sabah saatlerinde bir haber aldım.
Normalde çok üzülmem gerek ama ben donmuş gibiyim yok üzülmedim de galiba, ama yok yok üzüldüm gibi mi bilemedim üzülmedim heralde...
:/
Aman ne bileyim anlayamadım bende...
Anlayamadığım gibi anlatamıyorum da...
:/
Normalde çok üzülmem gerek ama ben donmuş gibiyim yok üzülmedim de galiba, ama yok yok üzüldüm gibi mi bilemedim üzülmedim heralde...
:/
Aman ne bileyim anlayamadım bende...
Anlayamadığım gibi anlatamıyorum da...
:/
Günaydınlar... Hayırlı Haftalar...
PASTAAAAAAA... diye uyananlar için tatlı bir sabah olsun...
Herhangi bir radyoyu açayım çıkan şarkıyı paylaşayım dedim...
Zerrin Özer... Sevmek Günahsa Eğer...
Çıktı şansımıza...
:))))))))))))
Yine Çarşıdaydım Geçen Hafta...
Yeni yıl süsleri çok şık...
Ve habersiz çekimi yakalayan çatık kaşlar...
Bak bak önüne bak düşeceksin!...
:)))))))))))))))))))
Ayy çarşılar ışıl ışıl, pırıl pırıl...
Anacıııımmm. Bebekiiimmmm...
:)))))))))))))
Ben çeken...
:))))
Fotoğrafları...
29 Aralık 2013 Pazar
Yasemin YÜKSEL' den...
‘’…hangi lisandan tercüme etmeli fısıltıların satır aralarındaki dizilişlerini…’’ bilmiyorum ama.. varlığı bile mutlu edenler var kendileri uzak olsada...
İyiki var.. Olmadıkları zaman renksiz ve sessiz çokda eksik kalıyor buralar..
İyiki var... iyiki var... uzak çok uzak olsalarda ...
Yasemin YÜKSEL...
İyiki var.. Olmadıkları zaman renksiz ve sessiz çokda eksik kalıyor buralar..
İyiki var... iyiki var... uzak çok uzak olsalarda ...
Yasemin YÜKSEL...
Nazan BEKİROĞLU' ndan...
"İnsan ömrünün bir anlık rüya olduğunu kelâmımla bildim de hissimle yaşayamadım..."
Nazan BEKİROĞLU
Bazen Kaybediyor İnsan...
En yakın arkadaşını...
Ama her şeye rağmen bu hayat yaşanıyor ve zamanın nasıl bir ilaç olduğunu görüyor insan.
Hayır unutulmuyor da zamanla başka gaileler girince hayata öteleniyor diyelim...
...
İşe ilk başladığım günün sabahı daha ilk gördüğümde içime doğmuştu iyi arkadaş olacağımız.
Sarışın dalgalı saçlı, yemyeşil gözlü yüzü her daim gülen bir kızdı.
İkimiz aynı serviste işe başlamıştık. Şefimiz şöyle bir baştan ayağa süzdükten sonra
-Siz yeniler (18 kişi aynı anda başlayınca işe bizim adımız hep yeniler olarak kaldı.) ikinizi birden oturtacak ayrı ayrı masa yok!. Siz ikiniz aynı masada oturacaksınız.
Bir iş yeri ve biz... İki kişi aynı masada oturan çalışanlar. Dışarıdan nasıl görünüyordu bilmiyorum ama o ilk heyecan ve o ilk hevesle hemen oturmuştuk.
İki tane sandalye tek masa üst çekmecesini birimiz alttakini diğerimiz paylaşmıştık. Ne güzel günler geçmişti o tek masada. Fazladan masa gelip de gitmesi gerektiğinde yine sandalyesi hep yanımdaydı.
Bir gün farklı bölümden bir arkadaşla birbirlerini çok sevdiklerini söyledi. Canım arkadaşım çok mutluydu. Ama mutluluğu uzun sürmedi babası evlenmelerine bir türlü izin vermedi. Aksi gibi sevdiği gencin ailesi de istememişti onu...
Yanımdaki sandalyesine gelip oturur ağlar, ağlar...
Teselli etmeye çalışırdım nafile bir çaba içinde.
Derken bir gün bir Cumartesi günü son derece rahat ve gülümseyerek geldi işe...
Bana ve bir kaç arkadaşımıza çok gizli kalmak kaydıyla bir sır verdi. Pazartesi nikah kıyacaklardı... Ailesinden habersiz, herkesten habersiz sadece üç beş kişinin katılacağı bir nikahtı bu. Çok fazla ikna etmeye çalıştım ailesi olmadan en önemlisi de gelinliksiz bir nikahı nasıl içine sindireceğini sorguladım. Ben ne dersem boştu evlenecek ve mutlu olacaktı...
O Pazartesi sabahı erkenden işe gittim iki arkadaşımla şeflerimizden izin aldık ve çıktık nikaha gitmek üzere. Yol üzerinde gördüğüm çiçekçiden hiç değilse bir gelin çiçeği olsun elinde diye çiçek almıştım. Kıyamadım hiç arkadaşımın bu kadar mahzun evlenmesine ama kader bazen böyleydi işte. Sevdiği adamla mutlu olacaktı. Nikah dairesine gittiğimizde saçına güzel bir gelin çiçeği taktırmıştı. Üzerinde her zaman giydiği ceketi, eteği ile bekliyordu. Hemen evlendiler ve kısa süre içinde Alanya' ya gitmek üzere yola çıktılar. Bir an önce gitmeliydiler yokluklarını babası fark etmemeliydi. Küçücük bir çanta içine doldurduğu eşyasını da alıp gittiler. İş yerine döndüğümüzde olay duyulmuş hemen.
Etraftan özellikle şefimiz olacak kadından epeyce azar işitmiştim. Yok efendim o niye duymamışmış, saklı gizli iş çeviriyormuşuz o da bulunmak istermiş falan filan.
Ben zaten tuhaf duygular içindeydim hiç bir şey demeden donup, oturup kalmıştım.
Alanya' da tanıdıkları birinin yazlığında kalacaklardı. Kızı daha o yaz evlenmiş, gelinliğini de annesinin yazlığında bırakmış. Benim arkadaşıma o kişiler güzel bir tören yapmışlar. Deniz kenarında gelinlikli fotoğraflarını çekmişler. Gördüğümde çok sevinmiştim.
...
Kısa süre sonra hamile olduğunu söylediğinde de çok sevinmiştim.
Aradan geçen süre içinde annesi affetmiş, fakat babası hiç bir şekilde affetmemişti...
Annesiyle zaman zaman görüşürdü. İlk zamanlardaki gibi mutlu değildi bir takım problemler yaşamaya başlamıştı ve sorunlu bir hamilelik yaşıyordu hepsi üst üste gelince de zor bir hayat onu bekliyordu...
...
Doğum zamanı gelip çatmıştı.
Bizler ondan gelecek müjdeli haberi bekliyorduk...
Bir sabah işe gittiğimde arkadaşımdan bebeğini kaybettiğini ve kendisinin de komada olduğunu ve hemen daha kapsamlı bir hastaneye gönderildiğini duyduğumda dünya başıma yıkılmıştı sanki.
Üç gün komada kaldı ve benim canım arkadaşım üçüncü günün sonunda hayatını kaybetti.
Sık sık evini arıyordum bir haber varmı diye en son aradığımda ise öldüğünü söylediler. Önce inanamadım yok ben farklı bi yeri aradım heralde diye yeniden aradım hayır haber doğruydu...
6 ay aynı masada çalıştığım arkadaşımı kaybetmiştim...
Korkunçtu ve bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydi...
Biz hayırlı bir haber beklerken o önce bebeğini sonra da kendi hayatını kaybetmişti...
:..( ..........................................
Ben onun melek olduğuna inandım hep doğumda öldü ve melek oldu bebeğiyle bir yerlerde yaşıyor diye düşündüm...
Dile kolay 23 yıl geçmiş aradan...
Nur içinde yat canım meleğim...
Ama her şeye rağmen bu hayat yaşanıyor ve zamanın nasıl bir ilaç olduğunu görüyor insan.
Hayır unutulmuyor da zamanla başka gaileler girince hayata öteleniyor diyelim...
...
İşe ilk başladığım günün sabahı daha ilk gördüğümde içime doğmuştu iyi arkadaş olacağımız.
Sarışın dalgalı saçlı, yemyeşil gözlü yüzü her daim gülen bir kızdı.
İkimiz aynı serviste işe başlamıştık. Şefimiz şöyle bir baştan ayağa süzdükten sonra
-Siz yeniler (18 kişi aynı anda başlayınca işe bizim adımız hep yeniler olarak kaldı.) ikinizi birden oturtacak ayrı ayrı masa yok!. Siz ikiniz aynı masada oturacaksınız.
Bir iş yeri ve biz... İki kişi aynı masada oturan çalışanlar. Dışarıdan nasıl görünüyordu bilmiyorum ama o ilk heyecan ve o ilk hevesle hemen oturmuştuk.
İki tane sandalye tek masa üst çekmecesini birimiz alttakini diğerimiz paylaşmıştık. Ne güzel günler geçmişti o tek masada. Fazladan masa gelip de gitmesi gerektiğinde yine sandalyesi hep yanımdaydı.
Bir gün farklı bölümden bir arkadaşla birbirlerini çok sevdiklerini söyledi. Canım arkadaşım çok mutluydu. Ama mutluluğu uzun sürmedi babası evlenmelerine bir türlü izin vermedi. Aksi gibi sevdiği gencin ailesi de istememişti onu...
Yanımdaki sandalyesine gelip oturur ağlar, ağlar...
Teselli etmeye çalışırdım nafile bir çaba içinde.
Derken bir gün bir Cumartesi günü son derece rahat ve gülümseyerek geldi işe...
Bana ve bir kaç arkadaşımıza çok gizli kalmak kaydıyla bir sır verdi. Pazartesi nikah kıyacaklardı... Ailesinden habersiz, herkesten habersiz sadece üç beş kişinin katılacağı bir nikahtı bu. Çok fazla ikna etmeye çalıştım ailesi olmadan en önemlisi de gelinliksiz bir nikahı nasıl içine sindireceğini sorguladım. Ben ne dersem boştu evlenecek ve mutlu olacaktı...
O Pazartesi sabahı erkenden işe gittim iki arkadaşımla şeflerimizden izin aldık ve çıktık nikaha gitmek üzere. Yol üzerinde gördüğüm çiçekçiden hiç değilse bir gelin çiçeği olsun elinde diye çiçek almıştım. Kıyamadım hiç arkadaşımın bu kadar mahzun evlenmesine ama kader bazen böyleydi işte. Sevdiği adamla mutlu olacaktı. Nikah dairesine gittiğimizde saçına güzel bir gelin çiçeği taktırmıştı. Üzerinde her zaman giydiği ceketi, eteği ile bekliyordu. Hemen evlendiler ve kısa süre içinde Alanya' ya gitmek üzere yola çıktılar. Bir an önce gitmeliydiler yokluklarını babası fark etmemeliydi. Küçücük bir çanta içine doldurduğu eşyasını da alıp gittiler. İş yerine döndüğümüzde olay duyulmuş hemen.
Etraftan özellikle şefimiz olacak kadından epeyce azar işitmiştim. Yok efendim o niye duymamışmış, saklı gizli iş çeviriyormuşuz o da bulunmak istermiş falan filan.
Ben zaten tuhaf duygular içindeydim hiç bir şey demeden donup, oturup kalmıştım.
Alanya' da tanıdıkları birinin yazlığında kalacaklardı. Kızı daha o yaz evlenmiş, gelinliğini de annesinin yazlığında bırakmış. Benim arkadaşıma o kişiler güzel bir tören yapmışlar. Deniz kenarında gelinlikli fotoğraflarını çekmişler. Gördüğümde çok sevinmiştim.
...
Kısa süre sonra hamile olduğunu söylediğinde de çok sevinmiştim.
Aradan geçen süre içinde annesi affetmiş, fakat babası hiç bir şekilde affetmemişti...
Annesiyle zaman zaman görüşürdü. İlk zamanlardaki gibi mutlu değildi bir takım problemler yaşamaya başlamıştı ve sorunlu bir hamilelik yaşıyordu hepsi üst üste gelince de zor bir hayat onu bekliyordu...
...
Doğum zamanı gelip çatmıştı.
Bizler ondan gelecek müjdeli haberi bekliyorduk...
Bir sabah işe gittiğimde arkadaşımdan bebeğini kaybettiğini ve kendisinin de komada olduğunu ve hemen daha kapsamlı bir hastaneye gönderildiğini duyduğumda dünya başıma yıkılmıştı sanki.
Üç gün komada kaldı ve benim canım arkadaşım üçüncü günün sonunda hayatını kaybetti.
Sık sık evini arıyordum bir haber varmı diye en son aradığımda ise öldüğünü söylediler. Önce inanamadım yok ben farklı bi yeri aradım heralde diye yeniden aradım hayır haber doğruydu...
6 ay aynı masada çalıştığım arkadaşımı kaybetmiştim...
Korkunçtu ve bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydi...
Biz hayırlı bir haber beklerken o önce bebeğini sonra da kendi hayatını kaybetmişti...
:..( ..........................................
Ben onun melek olduğuna inandım hep doğumda öldü ve melek oldu bebeğiyle bir yerlerde yaşıyor diye düşündüm...
Dile kolay 23 yıl geçmiş aradan...
Nur içinde yat canım meleğim...
:......(........................................
Gece gece nerden mi hatırladım?
Bazen geliyor böyle aklıma işte.
Dua istedi belkide...
Gece gece nerden mi hatırladım?
Bazen geliyor böyle aklıma işte.
Dua istedi belkide...
28 Aralık 2013 Cumartesi
Can Yücel' den...
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
Biri seni bulacak
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin!
Ne kadar dirensen de nafile.
İnsansın sonuçta, seveceksin.
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz!
Sök at kafandan acaba’ları!
Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz...!
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin!
Ne kadar dirensen de nafile.
İnsansın sonuçta, seveceksin.
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz!
Sök at kafandan acaba’ları!
Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz...!
Can Yücel
Değerli Cümleler' den Alıntı...
En deli eden şey, sonsuza dek birini beklemektir. Senden uzakta birini.
Spartacus
Spartacus
Günaydın...
Güzel sabahlarımız olsun.
İç açan mutluluk ve sevgi dolu sabahlar
Mmmmm kahvaltı nefis görünüyor...
Bu sabaha Sezen Aksu'nun sesini yakıştırdım.
:)
Aret Vartanyan
Bu haber için seçenekler
Her gece birbirine dokunmadan uykuya dalan ne kadar çok 'birlikte yaşayan yalnız' sevgili var. Birçok evli çift TV'ye baktıklarının yüzde biri kadar birbirlerinin gözlerine bakmıyor. Yitip giden aşklar, unutulmuş duygular...
Çırılçıplakaşk
Geldin Sen Biliyorum...
Gözlerim kendiliğinden kapanıyor zor açıyorum...
Ben gidiyorum hepimize iyi geceler...
(Bu elektrik kesintileri de tat verdi.)
27 Aralık 2013 Cuma
Offf Of Ne Zaman?...
Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme; Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.
Hz. Mevlana
Günaydınlar...
Herşeyin gönlümüzce olduğu sevgi ve güzellik dolu sabahlar dilerim...
:))))))))))))))
Enerji biraz...
26 Aralık 2013 Perşembe
Neden Bu Kadar...
Erkenden geliyorsun uyku?
Anlayamıyorum seni...
Hey gidi günler hey...
Gecenin üçlerine dörtlerine kadar oturan ben miydim inanamıyorum...
:/
İyi geceler hepimize ben gidiyorum...
Yanmışın Yanacağa...
Hayrı olur mu?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
:/
:/
.............:.....................
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
:/
:/
.............:.....................
Ah Anacıımm...
Kurtlar Vadisinin modası geçti yaaaa...
Adamlar işkence yapıyorlar hem de Çin işkencesi...
Seyretmek zorunda mısın şu diziyi?
Adamlar işkence yapıyorlar hem de Çin işkencesi...
Seyretmek zorunda mısın şu diziyi?
Hanımlaaaarrr!... Dikkaaattt!... :))))))))))))))))))))
Kocalarınızın görüş alanından uzaklaşmayın...
:)))))))
Obama da olsa erkek erkektir...
Michelle' in bakışlarına bakın çipe çiğ yiyecek neredeyse kadını...
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Ahahahahaaaaaaaa...
İngiltere' deki Doktora Bakın...
Ne kadar büyük bir ego gösterisi bu.
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Hayır zararsızmış da, ama etik kurallara uymuyormuş...
Başka hastalara da yaptıysa diye bir merak salmış İngilizleri şimdi...
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Ne Güzel Hikayedir...
Özellikle bugünlere ne güzel uyar...
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düsündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu.
Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.
Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi. Sonra düsündü; oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk şöyle cevap verdi :
- Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzeldi....
Bu Aralar...
Pek bir şey yazamıyorum bloguma ama kurs ödevlerimi yapıyorum...
Ben çalışkan bir öğrenciyimmmmm...
:))))))))))))))))))
Bitince yakında fotoğraflarını paylaşırım...
:))))))))))))))))))
Vaouvvvvv...
Diyeceksiniz eminim...
:))))))))))))))))))
Ben çalışkan bir öğrenciyimmmmm...
:))))))))))))))))))
Bitince yakında fotoğraflarını paylaşırım...
:))))))))))))))))))
Vaouvvvvv...
Diyeceksiniz eminim...
:))))))))))))))))))
Günaydınlar...
Hayırlı sabahlar...
Sevgi ve güven dolu en güzel günler hepimizin olsun...
Hareketli bir sabah müziğiyle başlayalım güne...
25 Aralık 2013 Çarşamba
Adnan Şenses Dün Akşam Yine Benim Yollarıma Bakmışsın.mpg
Tüm sevenlerinin başı sağolsun.
Allah rahmet eylesin.
Nazan BEKİROĞLU' ndan...
Ya bir de umut olmasa..
Evet, umut var.
İçimde bunun hep aksini söyleyen korkuya rağmen var.
Nazan BEKİROĞLU' ndan...
Evet, umut var.
İçimde bunun hep aksini söyleyen korkuya rağmen var.
Nazan BEKİROĞLU' ndan...
Çok Doğru...
Herkes sizi seviyorsa, bir şeyler yanlış demektir. Herkesi memnun edemezsiniz.
Paulo Coelho
Paulo Coelho
Günaydınlar...
Güller kadar güzel bir gün olsun...
(Laf aramızda çok çirkin bir rüya gördüm hayrolsun Allahım.
Çeşmeyi kısıkça açıp akan suya mı anlatsam naapsam?)
Güzel bir müzikle başlayalım güne...
Ve güzel bir kahvaltıyla...
24 Aralık 2013 Salı
Uykuuuuuuu...
Sırtım ağrıyordu böyle iyi gelir heralde...
:))))))))))))))))))))))))
Ve çok uykum geldi.
İyi geceler hepimize...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)