30 Haziran 2013 Pazar

Fatma ALİYE...


50 Türk Lirası üzerinde fotoğrafı bulunan Fatma ALİYE kimdir?...

1862′de İstanbul’da doğdu 1936′da yine İstanbul’da yaşamını yitirdi.İlk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, edebiyatımızda ilk kez çeviri yapan, kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden, hakkında ilk defa monografi yazılan yazar. Tanzimat döneminin ünlü devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı. Babasının konağında özel öğretmenlerden Fransızca, tarih, edebiyat ve felsefe dersleri aldı. Yazmaya Fransızca’dan yaptığı çevirilerle başladı. İlk çevirisi George Ohnet’den Volente. O dönemde edebiyatla uğraşmak kadınlar için hoş karşılanmadığından çevirisi Meram adı ve “Bir Hanım” imzasıyla yayınlandı. Sonraları “Meram Mütercimi” olarak tanındı. Bir çok makalesi “Mütercime-i Meram” adıyla yayınlandı. Nisvân-ı İslâm adlı anı kitabı Fransızca, İngilizce ve Arapça’ya, Udî adlı romanı Fransızca’ya çevrildi. Fatma Aliye Hanım’ın felsefeye merakı gençliğinde başladı. Olayları dikkatle incelemesi, çeşitli ailelerdeki gözlemleri onu felsefeye götürdü. Felsefeye merakı arttıkça daha çok kitap okudu, babası ve arkadaşlarıyla felsefe tartışmalarına girdi. Babasıyla birlikte Aristotales ve Platon ile İbn-i Rüşt ve Gazali’nin felsefelerini karşılaştırdı. 1904′te ilk felsefe tarihini yazdı. Thales’le başlayıp ilk çağ felsefesini anlattığı bu kitabın ikinci bölümünü İslâm Felsefesine ayırdı. Kahramanları kadın olan öyküler ve romanlar yazdı. En önemli eseri sayılan Muhâdarât’ta bir kadının ilk aşkını unutamayacağı tezini çürütmeye çalıştı. Romanlarında zaman zaman toplumsal sorunları ele aldı, felsefeye yer verdi. Udî adlı romanında müziğin felsefe ile ilişkilerine değindi. Bu romanda, babasının etkisiyle müziğe ilgi duyan bir kızın daha sonra hayatını kazanmak amacıyla dersler vermesi anlatılır. Fatma Aliye Hanım, düşünceleri ve yaşam biçimiyle ilk kadın kadın hakları savunucularından. Döneminin toplumsal koşulları göz önüne alındığında düşünceleri ve savunduğu görüşlerin son derece cesur olduğu ortaya çıkar. Kadın-erkek eşitliğine inanan ve savunan Fatma Aliye Hanım, her iki cinsin aynı eğitim olanaklarından yararlanmasını istedi. Çok kadınla evliliğe karşı çıktı. Boşanmada kadınların da söz hakkı olması gerektiğini savundu.
...
Fatma Aliye Hanım (Fatma Aliye Topuz) (d. 9 Ekim 1862, İstanbul - ö. 13 Temmuz 1936, İstanbul) Türk edebiyatının ve İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı olarak tanınır.
Zafer Hanım' ın 1877 yılında yayımladığı Aşk-ı Vatan adlı bir roman mevcutsa da yazarın tek romanı olduğu için Zafer Hanım değil, beş roman yayımlayan Fatma Aliye Hanım ilk romancı ünvanını taşımıştır.
9 Ekim 1862'de İstanbul'da doğdu. Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa ile Adviye Hanım'ın kızıdır. Kendisine özel bir eğitim verilmese de ağabeyi Ali Sedat Bey'in evde özel hocalardan aldığı dersleri dinlemesi sayesinde kendini geliştirdi. Fransızca merakının ortaya çıkması üzerine ders alarak bu dili çok iyi düzeyde öğrendi.
Evliliğinin ilk 10 yılında ancak eşinden gizli olarak kitap okuyabilen Fatma Aliye Hanım, eşinin bu konudaki tutumunun değişmesinden sonra onun izni ile tercümeler yapmaya başladı. Edebi yaşantısı 1889 yılında Georges Ohnet' in Volonté adlı romanını Meram adıyla çevirmesi ile başladı. Bu romanı Bir Hanım imzasıyla yayımlamıştır. Bu başarısıyla babasının dikkatini çeken Fatma Aliye Hanım, kendisinden ders almaya, fikir tartışmaları yapma olanağına kavuşmuştu. "Bir Hanım"' ın gösterdiği çabalar, ünlü yazar Ahmed Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat Gazetesinde övüldü ve yazar kendisini manevi kızı kabul etti. Fatma Aliye Hanım, bu ilk çevirisinden sonraki çevirilerinde Mütercime-i Meram takma adını kullandı.
1891 yılında Ahmet Mithat Efendi ile birlikte Hayal ve Hakikat adlı romanı yazdı. Romanın kadın ağzından olan kısmı Fatma Aliye Hanım'ın, erkek ağzından olan kısmı Ahmet Mithat Efendi' nin kaleminden çıkmıştı. Eser, Bir kadın ve Ahmet Mithat imzasıyla yayımlandı. Bu romandan sonra ikili uzun süre mektuplaşmış ve bu mektupları Tercüman-ı Hakikat Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Fatma Aliye Hanım, 1892 yılında Muhadarat adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı. Bu romanında bir kadının ilk aşkını unutamayacağı inancını çürütmeye çalıştı. 1899 yılında yayımlanan Udi adlı romanında görevi üzerine gittiği Halep’te yaşamına tanık olduğu bir kadın udiyi anlattı. Bu kitapta mutsuz bir evlilik yapan Bedia'nın hikâyesini dönemine göre çok yalın bir dille anlatmıştır. Reşat Nuri Güntekin, edebiyata ilgisini güçlendiren yapıtlar arasında lalasından dinlediği romanlardan sonra Fatma Aliye Hanım'ın Udi romanını sayar. Eserlerinde kadın gözüyle evlilik, eşler arasındaki uyum, aşk ve sevgi kavramı, birbirini tanıyarak evlenmenin önemi gibi mühim konuları işleyen Fatma Aliye Hanım'ın diğer romanları Ref'et, Enin, Levayih-i Hayat adlarını taşır. Yazar romanlarında bireyleşme çabasında olan, çalışan, para kazanan, erkeğe ihtiyaç duymayan kadın kahramanlar yaratır.
Fatma Aliye Hanım, edebi eserlerinin yanı sıra kadın sorunları ile ilgili de eser vermişti. Kadınlara Mahsus Gazete'de kadın sorunlarına ilişkin makaleler yazdı ve muhafazakâr görüşlerden kopmadan kadın haklarını savundu. 1892'de yayımlanan Nisvan-ı İslam adlı kitabında Avrupalı kadınlara İslam'da kadının durumunu anlattı. Romanlarında daha modern kadın kahramanlar yaratan yazar, bu kitapta, makalelerinde olduğu gibi, eski gelenekleri savunmuştur.
1893 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılan Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu (Bir Muharrire-i Osmaniye'nin Neşeti) adlı kitap ününü arttırdı. Bu kitap Ahmet Mithat' ın Fatma Aliye' yi anlattığı yazıları ve Fatma Aliye'nin doğrudan kendisini anlattığı mektuplarından oluşmaktadır. Fatma Aliye mektuplarında bitmek tükenmez bilmeyen öğrenme coşkusunu anlatır.
Fatma Aliye Hanım'ın edebiyat dışındaki uğraşı alanlarından bir başkası ise yardım cemiyetleri idi. 1897 yılında 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı' nda yaralanan askerlerin ailelerine yardım amacıyla Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazdı, Nisvan-ı Osmaniye İmdat Cemiyeti adlı bir dernek kurdu. Bu dernek, ülkedeki ilk resmi kadın derneklerinden biridir. Fatma Aliye Hanım, Hilal-i Ahmer Cemiyeti' nin de ilk kadın üyesidir.
1914 yılında yazdığı Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı son yapıtıdır. Bu romanında Meşrutiyet sonrası siyasal yaşamı ortaya koymayı amaçlamıştır. Resmi tarih tezlerine muhalefet ediyor olması, edebiyat dünyasından dışlanmasına yol açmıştır.
İlk Türk kadın romancı olma özelliği ile Avrupa ve Amerika basınında kendisinden söz edilen Fatma Aliye Hanım'ın “Nisvan-ı İslâm” adlı eseri Fransızca ve Arapça'ya, “Udî” adlı romanı Fransızca'ya çevrilmiştir. Émile Julliard adlı bir Fransız yazarının Doğu ve Batı Kadınları adlı kitabını Fransız gazetelerine yazdığı bir mektupla eleştirmesi Paris' te büyük yankı uyandırmıştı. Eserleri 1893 yılında Şikago' da Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu' nda sergilenmiştir. Fatma Aliye Hanım'ın II. Meşrutiyet yıllarına kadar yaygın bir ünü olmasına rağmen zamanla unutulmuştur.
Fatma Aliye Hanım, soyadı yasasından sonra Topuz soyadını aldı.
Fatma Aliye 13 Temmuz 1936 tarihinde İstanbul' da vefat etti. Cenazesi Feriköy Mezarlığı'na gömüldü.
Fatma Aliye Hanım, ilk Osmanlı kadın feministlerden Emine Semiye' nin ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen'in anne annesidir.

Günaydınlar...


Güzel bir sabah umarım bu pazar günümüz güzel olur.
Sabahın erken saatlerinde mis kokan bir yürüyüşten sonra güzel bir kahvaltı...
:))))))))))))))))))))))))))))))

28 Haziran 2013 Cuma

Aret VARTANYAN' dan

Yaşamda her şey garanti olsaydı, yaşamak bir kabus olurdu.Bazen ilişkilerimizde kandırılmayı seçiyoruz,kabul ediyoruz ya da görmezden geliyoruz. Sonra da bunu yapmış olmamıza çok kızıyoruz.Bazen yeni bir ilişki, tüm geçmişimize meydan okumaktır. Eski aşklara, bizi acıtanlara, yaşanmışlıklara...Hayalkırıklığı yaşamak korkusuyla duygularımızı bastırıp,ihtiyaçlarımızı yok sayıp,her şeyi halledebilen olmaya çalıştıkça katılaşıyoruz.İlişkilerin zorlu virajlarından biri farklılıkların farkına varılması.Bundan sonrasında ilişki ya tükenir ya güçlenir. Fethetmek,sahip olmak,duygusal yaralara pansuman yapmak, karşındakine ihtiyaç duymak vb nedenlerle başlayan ilişkiler yürümüyor.
İyi bir ilişkiyi kendinden vazgeçerek değil, kendin olarak ve karşındakini de kendisi olması için cesaretlendirerek yaratabilirsin. 

Gerçekten Yaşıyor Musun?
Kitabından...

Bunlar da Diğer Kareler...


Bebeeeekim ve ben ve arkadaşları...

Kuzucuuuum...


Fotoğraf makinam ışık ayarını güzel yapamamış pek güzel çekememişim.
:/.
Ama yine de kuzucuumun güzel görüntüleri var...

Bugünnnn...

Kuzucuuumun kep törenindeydimmm...
Annem senin ve tüm arkadaşlarının kuzenlerinin ve aaabişinin üniversite kep törenlerini de göreyim inşallah bebeğim.
Ayyy çok güzel ve çok duyguluydu...
Çok hoşuma gitti.
:...)

TUAL CANIMIN TA İÇİSİN SEN

İşte Bu Söz Çok Anlamlı...

Eğer sevmediğin kişilerin yüzüne bakmak zorundaysan ve
istesen de kaçamıyorsan;
Gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir...
_Bob MARLEY_

Üstün DÖKMEN' den...



Ben İnsan Değil Miyim (Işın Karaca)


Bu şarkıyı yazan, besteleyen için bir isyan, bir kafa tutma olarak değil içinden gelenleri söylemiş de dinle Betül.
Ama Işın Karaca güzel söylemiş...

27 Haziran 2013 Perşembe

ISIN KARACA - Sen Affetsen Ben Affetmem ( Yeni 2011 ) Işın Karaca 2011 Y...


Affetmem...

Kavun...

Kavun deyip geçmeyin!

Pek bi nefis göründü...


Akrep Dedik de Geriye Ne Kaldı?...


Ben bencil?
Tahammülüm yok artık evet...
...............
Evet artık fena halde bencil olmaya karar verdim. 
Biraz geç oldu ama zararın neresinden dönsek kardır dii mi?
Hadi bakalım görelim ben bencilim madem faydası nerde?
Niye göremiyorum hiç bir fayda???


Günaydınlar...


Sabahın erken saatlerinde yapılan kuş sesli, ıhlamur kokulu güzel bir yürüyüşün ardından günaydınlar...

Ahahahaaaaaa...


Aaayyhhh. İçim daraldı...
 Biraz da gülelim...

Bunu da Paylaşmazsam Olmaz...

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET

Kıraç - Herkes Gibisin


.............................. :.
_YORUMSUZ_

İnanmak Zor...

Karıncayı bile incitmez denen insanlar nasıl da incitiyorlar insanı inanmak zor...

Zuhal Olcay - Yalnızlığım

Aşkın Nur Yengi - Çağırma Beni (1990)

26 Haziran 2013 Çarşamba

Ouvvv... Güzel Bir Söz...

"Sahip olmak kolaydır. siz sadık olmak gibi zor bişey deneyin.."

:)

Doksanlara Dair...

Bu bir muhasebe doksanların muhasebesi...
İşe gir, nişanlan, çalış, evlen, kendini bişey san, çocuk doğur, bi daha doğur, çocukları büyüt, hep çalış, oraya buraya koştur, bir daha üniversite sınavına gir, oku, okulu bitir, ehliyet al, araba al, ev al, kooperatife gir, anneleri babaları getir götür, çocukları her gün babaanne-dedesine bırak-al, tatile git, gel yeniden çalış, işe git, müdürdü, şefti, müdür yardımcısıydı uğraş, izin iste alama, ağla zırla, grip ol, öksürük ol, sevk al, çocuklar hastalansın biri grip olsun on gün sonra diğeri, biri su çiçeği çıkarsın on beş gün sonra diğeri (kabakulak, kızamıkçık, ishalden ve üşütmekten ha bire serum yesinler), gün yap, akraba günü, komşularsız olmaz günü, iş arkadaşlarınla gün, altın günü, gece arkadaşlar ve eşleriyle gün, davetleri gez, düğünlere katıl, kutlamaları kaçırma, bayramlık al bayram ziyaretlerine git (bayram tatiline gidenlere imren), arkadaşlarınla gez, deprem yaşa, üzül insanlara...
Derkeeen ben doksanlardan hiç bir şey anlamadan geçmiş bitmiş...
Hiç bu kadar iş sadece bir on yıla sığdırılır mı?
Sığmış, yaşanmış ve bitmiş işte...
Yeri geldi güzel bir söz:
"Hızlı yaşa, genç öl...
 Cesedin yakışıklı olsun."
:))))))))))))))))))))))))))))
Ahahahahaaaaaaaaaaaa...

Aşkın Nur Yengi - Yazık (1990)


Bugün özellikle bu gece Doksanların başlaması iyi oldu dii mi?
Ve ve ve bu şarkıyı üst üste defalarca dinlemek...
... :./...

Tarkan - Firuze

TARKAN - Firuze...

İstemiyorum...

Ne ev, ne eşya, ne mal mülk, ne de başka bir şey...
Huzur, sadece huzur...

Kimseye...

Hiç bir şey yapmam, hiç kimse hakkında kötü konuşmam da niye ben başkalarının konusu oluyorum anlamıyorum?
Kime naaptım ki?
:.

Bana Göre Bu İyi Fikir...

gliese-667c.jpg

Bilim insanları, Akrep takımyıldızındaki bir güneş sisteminde yaşam olma ihtimali bulunan üç gezegen keşfetti.
Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) tarafından yapılan açıklamada, keşfedilen üç 'süper Dünya'nın su bulunması için gerekli koşullara sahip olabileceği bildirildi.
Üç gezegen, Gliese 667C adı verilen ve kütlesi Güneş'in üçte biri kadar olan bir yıldız etrafında dönüyor. Gliese 667C adlı yıldızın etrafında dönen en az beş gezegen olduğu belirtildi.

DÜNYA'DAN BÜYÜK
Akrep takımyıldızındaki güneş sisteminde, kütlesi Dünya'nınkinden fazla ancak Uranüs ve Neptün gibi gezegenlere kıyasla daha az olan ve muhtemelen kayalık olduğu düşünülen üç gezegen bulunduğu ifade ediliyor. Ayrıca bu gezegenlerin yıldıza olan uzaklığı yaşamı mümkün kılacak bir mesafede yer alıyor.
Haber Kaynağı:

Benden İnciler:
Yaşamak mümkünmüş madem ben de Akrep burcundayım nasılsa...
Gitmek, orada yaşamak ne güzel olurdu. Diye düşünmedim değil.

Günaydınlar...


Kaselerin güzelliğine bayıldım.
Güzel bir sabaha merhaba.

Öyle Yorgunum ki...


Galiba böyle uyuyup kalacağım...

Buika - No habrá nadie en el mundo

KIRAÇ BU NE AŞKTIR YARABBİ


Bugece Kıraç' tan gidiyor paylaşımlarım...

25 Haziran 2013 Salı

oysa bir umuttu

Ama Hepimiz...

Hepimiz bir şeyler saklarız ve her şey yolundaymış gibi davranırız. (Dexter)

Bugün Bu Akşam...

İşte...

Günaydınlar...


Güneşi kaybolmuş ama sıcak, ıhlamur esintili bir sabah... 
Günaydınlar...

Evet Artık Hazır...

Tatlımız KALBURA BASTI... (Bunun adı RENDEYE BASTI olarak değiştirilebilir.)
Tarifi benden...


Malzemeler:
1 Su bardağı zeytinyağı.
1 Su bardağı normal ayçiçek yağı
1,5 Su bardağı süt
3 çorba kaşığı şeker
1 paket kabartma tozu
1 adet limon kabuğu rendesi.
Alabildiği kadar un. (Denmesine rağmen ben bardakla ölçtüm tam 6 bardak un yeterli geliyor. Fazlası hamur tadındaki lezzeti kaçırıyor.)
Yalnız dikkat edilmesi gereken tek konu bardak aynı olacak.
İllaki kalbur olacak diye bir şey yok rendenin tırtıklı yüzü de aynı görüntüyü veriyor.
İçi için:
1 kase ceviz.
Şerbeti için ise:
4,5 su bardağı şeker,
4,5 su bardağı su
1/4 limon suyu.(yaklaşık bir tatlı kaşığı kadar.)



Hazırlık öncesi şerbeti pişirip soğutmaya alın.

Daha sonra malzemelerin hepsini karıştırıp yoğurun. 
(Bol yağlı olduğu için önce sıvıları sonra şekeri katıp sonra yavaş yavaş unu ekleyin. En son kabartma tozu ve limon kabuğunu ekleyin.) 

(Un miktarı belli tarifimizde onun için elinizin birini temiz tutup, kulak memesi yumuşaklığını ölçmenize, test etmenize gerek yok. Ama fotoğraflarını çekmek için ellerimi kaç kere sabunladım hatırlamıyorum. :))))))))))))))))...)



Yoğurduktan sonra hepsinin aynı büyüklükte olmasını sağlamak için 1 büyük boy Borcam tepsiye 30 adet denk gelecek şekilde ceviz büyüklüğünde parçalara ayırın. Çok daha kolay oluyor aynı büyüklüğü ayarlamak. Bu malzemeden 60 adet çıkıyor.



Şekildeki gibi kalburumuz olmadığı halde rendenin tırtıklı yüzünü kullanıp yine kalburda şekillendirilmiş görünüşünü elde edebiliriz. İçine ceviz koyup kapatın.


Pişmemiş hali bile güzel olmuş. Fotoğraf makinemin macro çekimlerini seviyorum. 




Daha sonra 200 derece fırında yüzleri pembeleşinceye kadar pişirin. Fırından çıkar çıkmaz sıcakken üzerine soğumuş şerbeti dökün.
1 gece beklesin şerbetini çekmesi için.
Afiyet olsun...

NOT:
Ürün çekimleri bana aittir.
(Uzun zamandır yapmadığım için şekli standardına biraz zor oturttum. Tam elim alışmıştı ki hamur bitti... :))))...)





24 Haziran 2013 Pazartesi

Annneeee!... İkramın Hazır...

Anacııımın günü için istediği bir tatlı vardı...
Bugün başarıyla gerçekleşti. Yarın teslim ederim. :))))
Uzun zamandır yapmadığım bir tarifti. İyi kazasız belasız hazırlandı, pişti, bitti... Tek sıkıntı sağlıklıca yerine ulaşması. :))))
Bir sonraki yazılarımda fotoğrafları ve tarifini paylaşırım.
:)))
Merak edin biraz daha hangi tatlı?
???
:)))

Anneeeee...

-Ben ev kadını oldum şimdi...
-Hııı.? Anlamadım?
-E liseli değilim lise bitti...
 Sınav sonuçları açıklanıncaya kadar üniversiteli de değilim. 
 :)))))))... Ev kadını olduk.
-Hımmm. Tamam o zaman hadi temizlik yapalım ev kadınları temizlik de yapar...
-Yaa anne yaaaa... Ben sınav yorgunuyum uyuycaaaamm.
-Peki annem... :))))))))))))))
 Pardon yeni ev kadını. :))))))))))))))
 Ahahahaaaaaaa... 

Ah Benim Sevdalı Başım (Recep Aktuğ)

Bi Türlü Sevemedim Şu Matematiği Ama...

Bitkilere bakın matematiği nasıl da kullanmışlar...
Bitkiler matematikçi çıktı foto galerisi 1 - 24 Haziran 2013 Pazartesi

bitkilerin matematik özelliği

Bitkiler matematikçi çıktı

bitkiler,

Offff... Bütün Enerjim Çekildi Sanki...

Tv de bir anne baba... 20 günlük evli kızlarının balkondan atıldığını söylüyorlar...
Kız yere düşüyor... Bilinci kapalı.
Kocası olacak adam gelip iyi mi kötü mü bakmadan çevreden yetişen birinin gözleri önünde boynundaki zinciri koparıp cebine atıyor...
Ve anında evine çıkıp bilgisayardan karısının çamaşır asarken düştüğü haberini veriyor...
Ne bu yaaa?
Allah muhafaza hiç kimsenin başına gelmesin böylesi.
Allah böyle cani insanların eline düşürmesin kimseyi.
Evlatlarını insanlar ne büyük umutlarla yetiştiriyorlar...
Allah sabır versin.
Çok üzüldüm...


Tünaydıııınnn...

Bugün Pazartesi...
Güzel, neşeli, verimli, barış ve sağlık dolu bir hafta dilerim herkese...


Ihlamur ağaçlarının yaydığı değişik kokunun çevreyi sardığı, mahallemizin tembel köpeklerinin uyuklayan bakışları arasında (karınları tok, sularını içmişler bir ağaç gölgesi bulup uzanmışlar sanırsınız tatildeler. :)...) güzel bir yürüyüş sonrası evdeki biri aday dört üniversiteliyle neşeli bir kahvaltı var yaaa...
Dünyaları verseler bu kadar güzel olmaz.

... :))))))))))))))))))))))))))) ...



Aaaa... İşte Gecenin Favori Paylaşımı...

Fotoğraf: Tatile gitmek istiyorum..

Sayfamıza katılın; Karika.

Çok güzel... Ben de, ben de diyesim var...
Taaatiiiiiiilll...

Hz. Mevlana' dan...

Bir dostun bir dosta verebileceği en güzel hediyelerden bazıları şunlardır;
Gönlü rahatlatacak bir TEBESSÜM..!!
Kalbe kuvvet verebilecek bir TATLI SÖZ..!!
Morali düzeltecek bir TAKDİR..!!
Neşesini yerine getirecek bir ŞAKA..!!
Kızgınlığını söndürecek bir HOŞGÖRÜ..!!
Hoşa gidecek bir güzel DAVRANIŞ..!!
ALLAH'ın rahmetini çekecek bir hayır DUA..!!
Hz.Mevlana

De nerde o dost...

Ney olup ağlamaktır en güzel duamız...

23 Haziran 2013 Pazar

Birhan KESKİN' den...

Betonun hüznünden doğdum
suyun isyanından
güneşin kırılganlığına dokunup
geliyorum.

Sana söz yakışır, ağzını hazırla.

Bazen, Nadiren...


İşte...

Nida - Gitar - Ney - düet - Şol Cennet'in ırmakları - Instrument.wmv

ahmet özhan : Milk-i Bekadan Gelmişem

Sufi Music Enstrumantal guitar ney duet ; milki-i beka Eyüp Hamiş & Ciha...



Kandil ya ramazan da yaklaşıyor ya...
Bir tuhaf oldum.
İçimi garip bir hüzün kapladı...
Bu üçüncü ramazan olacak...
Ne çabuk geçiyor yıllar iki kocaman yıl geçti üzerinden Allah' ım ölüm acısı verme yarabbim.
Hele ölen nefes alan bir ölüyse acısı daha beter... 

Senfoni ile Ilahiler - Guzel Asik Cevrimizi Cekemezsin Demedim mi

Burcum...


Hiç dert etme akrepçim hiç bi beklentim kalmadı ... Farkındayım her şeyin. 
Zaten hiç bir şeyin olduğu da, olacağı da yok. 




Berat Kandili...


Berat Kandili:

Berat Kandili gecesi Şaban ayının onbeşinci gecesidir. Aslı "Berâet``tir. Beraat sözlükte; bir zorluktan kurtarmak ve beri olmak demektir. PekiBerat Kandili namazı kaç rekattır? Berat Kandilinamazında hangi dua ve ayetler okunur?

Üç ayların ikincisi olan Şabân ayının 14'ünü 15'ine bağlayan gecedir. Kur'ân-ı Kerîm, Levh-i Mahfûz'a bu gece indi. Allahu Teâlâ, ezelde hiçbir şey yaratmadan önce, her şeyi takdîr etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Rahmet kapılarının açılıp, duâların kabul olacağı dört geceden biridir.

Bu gece mahlukatın bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, doğup öleceklerine, ecellerine ve hacıların adetlerine dair Allah tarafından meleklere malumat verileceği beyan olunmaktadır. (1)

Beraet, "iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması" anlamına gelir. Sahih hadîslerin beyanına göre: Şaban ayının on beşinci gecesi tövbe eden mü'minler, Allah'ın af ve mağfireti ile günahlarından ve dolayısıyla Cehennem'den Berat edecekler, kurtulacaklardır.


İslâm Alimlerine göre Berat Gecesi’nin için de beş özellik bulunmaktadır:

1- Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.
2- Bu gece yapılan ibadetin (kılınan namazların, okunan Kur'ân'ların, yapılan dua ve zikirlerin, tevbe ve istiğfarların), gündüzünde tutulan oruçların fazileti çok büyüktür.
3- İlâhî ihsan, feyiz ve bereketle dopdolu bir gecedir.
4- Mağfiret (bağışlanma) gecesidir.
5- Resul-i Ekrem'e şefaat hakkının tamamı (şefaat-ı taamme) bu gece verilmiştir. (13)
 




Berat Kandili...



Berat Kandiliniz Mübarek Olsun...
Bugünde yapacağınız tüm duaların kabulü dileğiyle...

Günaydınlar...

Bekle bizi sınav geliyoruz...
Biraz sonra çıkarız yola
Kuzucuğum hadi bitiyor artık...
Bundan sonrası kolay artık.

22 Haziran 2013 Cumartesi

Sabahın Köründe...

Kalkıp sınava gidicek olmak offff.
Uyumalıyım artık...

Yine Yeniden Gezi...

Taksim meydanı yine karışmış. Kim kimi nasıl anlayacak? Aklıselim birileri çıkıp durun dese... Siz kardeşsiniz dese...

Cups (Pitch Perfect's "When I'm Gone"


Çok güzel...

Seni Kim Yese Acaba?


Çok tatlıııııı...

Günaydınlar...


İğde kokan, hanımeli kokan mis gibi bir yaz sabahı biraz sıcak ama olsun.
Hepimize mutlu, huzurlu bir hafta sonu olsun. İyi sabahlar...

Bengü - Kalbim (JoyTurk Akustik)

Nİhavend Saz Semai -Refik Fersan -Hilal Çalıkoğlu.wmv

Güçlü Kadınlar...

Benden İnciler:
"Güçlü Kadınlar" nasılmış bakalım... Kim hangi kategoriye giriyormuş. :))))))


GÜÇLÜ KADINLAR

Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. 

Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen. Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar. 
Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. 
Faturalarını kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar.
Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü...

Âşık olduklarında hissederek yaşarlar. 

Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. 
Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü. istemezler kimse onlara acısın.

Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz.

Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Ezkaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar, 
bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar! 
Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, 
içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.

Sonra bir dosttan, eşten, ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış. Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin.Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

Mesela fatura filan yatıramazlar, anlamazlar çünkü. Nerden yatırılır onu da bilmezler. 

Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. 
Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler.
Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. akşam eşleri eve geldiğinde, bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar.
En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler. 

Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, 
pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. 
Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar.

Huysuzluk da ederler, ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine, hiçbirşeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar.

Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler 
kocasının veya sevgilisinin hayatını karartırlar. 
Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır. 
Ayrılırsa kurda kuşa yem olur. Koruyup kollanmalıdır her an o!

Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar. 

Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır. 
Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine 
sadece bakakalırlar.

AYLİN KOTİL

21 Haziran 2013 Cuma

Hicaz Peşrev (Refik Fersan)

Feridün Düzağaç - Ansızın Ve Nedensiz (2013) Yeni Albüm

Sezen Aksu - Benim Meskenim Dağlardır


Sözleri Sabahattin ALİ' den...

Sabahattin Ali... Şehirler ve Yüzler... TRT TÜRK...

Sabahattin Ali


25 Şubat 1907′de bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu. Öğrenimini Balıkesir ve 1927′de İstanbul Muallim Mektebi’nde yaptı. Yozgat’ta öğretmenliğe başladı. Maarif Vekaleti’nin açtığı sınavı kazanarak Almanya’ya eğitime gitti. Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. Yurda dönüşünde Aydın’daki bir ortaokulda Almanca öğretmenliğine atandı. Bu görevdeyken okulda “yıkıcı propaganda” yapmak suçlamasıyla 3 ay tutuklu kaldı. Konya’ya atandı. 1932′de okuduğu bir şiirde Mustafa Kemal’i eleştirdiği suçlamasıyla yine gözaltına alındı. Sinop ve Konya cezaevlerinde bir yıl yattı. Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle çıkan aftan yararlanarak salıverildi. Maarif Vekaleti Talim Terbiye Dairesi’nde, Neşriyat Müdürlüğü’nde çalıştı. Ankara’da Almanca öğretmenliği, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda çevirmenlik, öğretmenlik, dramaturgluk yaptı. 1945′te bakanlık emrine alındı. 1946′da işsiz kaldığı dönemde Aziz Nesin‘le birlikte “Marko Paşa” dergisini çıkarmaya başladı. Yayın yoluyla hakaret suçlamasıyla 3 ay hapse mahkum edildi. Serbest kalınca bir kamyon alarak taşımacılığa başladı. Sürekli izlenmekten, yargılanmaktan tedirgin olduğu için yurtdışına kaçmaya karar verdi. Kırklareli üzerinden Bulgaristan’a geçmek istedi. 2 Nisan 1948’de yurt dışında çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından, Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü civarındaki ormanda öldürüldüğü iddia edildi. Mezarının nerede olduğu kesin belli değil. Yazmaya Balıkesir’de yayınlanan “Çağlayan” dergisinde 1925′te yayınlanan şiirleriyle başladı (Bazı kaynaklara göre “Irmak” dergisinde). Yedi Meşale, Resimli Ay, Varlık gibi dergilerde yayınlanan şiirleri, öyküleri, yazılarıyla tanındı. Cumhuriyet döneminin ilk yılarındaki gerçekçi edebiyat akımının öncüsü oldu. İlk toplumsal gerçekçi öyküleri “Resimli Ay” dergisinde yayınlandı. Şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. Asıl ününü öykü ve romanlarıyla kazandı. Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırdı. Konularını toplumsal eşitsizliklerden aldı. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirdi. Aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirdi. 1937′de yayınlanan “Kuyucaklı Yusuf” romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir. Öykülerinde, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatır. İnsanın zavallılığını ve gücünü aynı sarsılmaz üslupla, zaman zaman masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başardı.

ESERLERİ
ŞİİR:
Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Değirmen Dağlar ve Rüzgâr (1965)
Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağaların Serenadı, Öteki Şiirler (1988) tüm şiirleri
ROMAN:
Kuyucaklı Yusuf (1837-1988)
İçimizdeki Şeytan (1940-1982)
Kürk Mantolu Madonna (1943-1988)
ÖYKÜ:
Değirmen (1935)
Kağnı (1936-1983)
Ses (1927-1972)
Yeni Dünya (1943-1982)
Sırça Köşk (1980)
OYUN:
Esirler (tefrika 1936, basım 1966)
Sağlığında yayımlanmış dokuz kitabına, Varlık dergisinde tefrika edilen Esirler (1936) oyunu da eklenince on kitabı, yedi ciltlik bir külliyat halinde Varlık Yayınları arasında tekrar basıldı (1965/1966). Bütün Eserleri önce Bilgi, sonra Cem Yayınevi’ nde yeniden basıldı. Yazar üzerine incelemeler arasında; Kemal Sülker’ in Sabahattin Ali Dosyası (1968), Asım Bezirci’nin Sabahattin Ali / Hayatı, Hikâyeleri, Romanları (1974), Kemal Bayram’ın Sabahattin Ali Olayı (1978), Filiz Ali Laslo ile Atilla Özkırımlı’ nın Sabahattin Ali (1979), Reşit M. Ertüzün’ ün Sabahattin Ali Olayının Gerçeği (1985), Filiz Ali’nin “Filiz Hiç Üzülmesin” (1996), Ramazan Korkmaz’ ın Sabahattin Ali (YKY 1997) adlı kitapları ve Almanya’da yayımlanan Elisabeth Siedel’ in Sabahattin Ali Mystiker und Sozialist adlı çalışması sayılabilir.
Kaynak:



Kitap Okumak...


Yükseltir, yüceltir, insanı başka başka duygulara, dünyalara götürür. İnsanın en sadık, en iyi dostudur kitap. Herkesi özellikle çocukları kitap okumaya teşvik etmek gerekir.
Duygulara, ruha, hayata iyi gelen bir ilaç gibidir kitap okumak ufuk açıp kişinin entellektüel yapısını geliştirmesine yardımcı olur.

Kahve İçmek...



Baş ağrısına bire bir...


Günaydınlar...


Haşlanmış bir yumurta ancak bu kadar güzel olabilir...

Hayırlı sabahlar, hayırlı Cumalar...

20 Haziran 2013 Perşembe

Demet Akalin & Özcan Deniz - Nasip Degilmis 2012

Kavak Yelleri (Nilüfer & Feridun Düzağaç)

Ödüllü ve Anlamlı Karikatürler

İnsan - (Anlamlı Kısa Animasyon)


Bu nasıl bir gerçekliktir böyle...
İzlerken içim karardı...

Eurovision Turkey 1997... Sebnem PAKER - Dinle ... 3rd Place...


Çok güzel bir ses...

Tam Skandal...


İstanbul’da özel bir tıp merkezine giden genç kızın TC numarası ile bir hamile kadının kimlik numarası karıştırıldı. Hamile kaydı GEBLİZ sistemine girilince aile hekimliği babayı aradı. Anne bayıldı, baba kızına küstü. Gerçek ortaya çıkınca genç kız, 25 bin liralık tazminat davası açtı.
...........

Devamı:

http://www.gazeteoku.com/frame.php?url=http://www.internethaber.com/alo-kiziniz-hamile-skandali-549774h.htm


Benden İnciler:
Anne bayıldı, baba kızına küstü...
İstenen tazminat az bile...

Günaydınlar...


Güzel bir sabah. Günaydınlar huzurlu ve güvenli günler olsun...

19 Haziran 2013 Çarşamba

Kahraman TAZEOĞLU' ndan...

Bitermiş... Bitmez dediklerimiz
Gidermiş... Gitmez dediklerimiz
...
Sana ölürüm diyen bir başkasında yaşarmış,
Yaşayıp seni öldürenmiş meğer.
Yalanmış koca bir yalan,
İhanetmiş aslında yüreğimize batan.
Kanmış meğerse sırtımızdan akan,
Yar dediklerimizmiş hep bizi vuran...

Ahahahaaaaaa... Biraz da Gülelim Diii mi Ama?...


:)))))))))))))))))))))))))

Zor Değil (Mabel Matiz)

Sen İstanbul Kokardın... Serdar TUNCER' den...



Sen İstanbul Kokardın...

Martıların gözlerinden dinledim
İstanbul'un boğazı yanmış dün gece
Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
Ben bu şehre yüreğimi içirmedim.

Göklerden hicran yağdı, İstanbul' lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın

Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
Utanır, intihar ederdi ölüm,
Hayata rest çekip ağladığımda,
Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...
Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda
Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi
Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,
Kah aşkı yağan kar tanesi
Kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi leylak gibi,
Sigaramda duman gibi
Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın

Dayadım ondörtlüyü İstanbul'un şakağına
İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum
Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına
Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum

Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece
Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim
Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri
Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim
Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul
Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim

Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor
Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor
Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor

Serdar Tuncer


Benden İnciler:
İstanbul özlemimi dile getiriyor bu şiir...