Bir kaç sözüm olacak... *** Ey yurdum insanı... Bu Ramazanda da insana fenalık getiren sorular sormayın hocalara... Yok gül kokladım orucum bozulur mu? Yok denize girdim orucum sakatlanmış mıdır? Ağzımı çalkalarken suyu biraz genzime kaçırdım sanki, bir şey olur mu, sakız çiğneyebilir miyim, sigara içebilir miyim, dişimi fırçalayabilir miyim gibi abuk subuk sorular sorup durmayın. Yeter artık yıllardır dinlediğimiz şeyler bunlar... Hocalar sevgili hocalar sizler de dilinize hakim olun biraz. Iyyyy hamile sokağa çıkmış... Aman müzik dinlemeyin... Erkeklerin olduğu yerden geçmeyin gibi insanlara hiç bir faydası olmayan, hatta dinden soğutan yorumlar yapmayın... Namaz aslında üç rekat kılınır... Aslında oruç tutma saatleri yanlış uzun süre aç kalıyoruz falan da demeyin bu ülkenin bu işlerle uğraşan ince hesaplar yapan kuruluşları yok mu?... Yemek tarifi programları; İnsanlar tam acıkmış, günün uzunluğundan ve havanın sıcaklığından şikayet ederken her gün misafir ağırlayacakmış kadar zengin çeşit ve tariflerle doldurmayın ekranları... Malzemeleri bulabilen var bulamayan var... Ramazanın amacı biraz da aç kalmayı öğrenip bulamayanları anlamak değil midir? Siyasetçiler insanları rahat bırakın kavga dövüş, bağrış çağrış yapmayın sessiz olun biraz, susun hatta hiç konuşmayın. (Bunun olacağını hiç sanmıyorum seçim var çünkü ama zaten siyaset konuşulurken artık tv sesi kısılıyor ya da kanal değiştiriliyor.) Bayram yaklaşırken bilmem ne baklavacısı çıkıp televizyonlara baklava şöyle yenir böyle yenir demesin herkes bilir neyi nasıl yiyeceğini... İnsanları aptal yerine koymasın... Çok şey değil sadece... Bırakın da; Biraz dinginlikle, insanın içine dönüşü ve Ramazanın ruhunu anlayışıyla geçsin bu Mübarek Ay... Yılda bir ay tutsun insanlar çenelerini... İbadetin, sokaktaki aç insanı anlamanın, paylaşmanın ve her istediğimizin hemen olmayacağını idrak etmenin faydasını görelim... Mübarek Ramazan Ayında yapacağımız tüm dualarımızın ve ibadetlerimizin kabulü dileklerimle...
Lale kadar zarif, naif, kırılgan, hüzünle bakan bir çiçek daha var mı?
Tasavvufta "Lale" Allah' ın birliğini, bütünlüğünü temsil eder.
Ve lale sanat çalışmalarında ayrı bir özen gösterilerek çizilir...
***
Çeşitli kaynaklardan topladığım bilgilere göre lale ile ilgili oldukça çok ayrıntı var...
Ama hepsi de laleye karşı hayranlık oluşturan yazılar...
"Kelime olarak ele alındığında Arapça "Allah" lafzına ait harfleri taşıyan "Lale", tasavvufta Allah'ın birliğini temsil ediyor. Harfi manası da Osmanlı bayrak ve sancağının sembolü olan 'hilal'e de ulaşıyor."
***
"İran mitolojisine göre, bir yaprağın üzerindeki çiğ tanesine yıldırım düşmüş ve alev alan yaprak o haliyle donup kalarak laleye dönüşmüş; göbeğindeki siyahlık da, yıldırımdan kalan
yanık izidir."
***
"Mitolojide lale çiçeği, Güneş ve bitki Tanrısı olan Adonis’in (Tammuz) can verdiği sırada akan
kanlarıyla sulanan toprakta yeşeren bitkidir. Adonis, İbranice "efendi" anlamına gelen
Tammuz (Türkçe Temmuz) adının Yunanca karşılığıdır."
***
"Lale Türk edebiyatında özellikle şiirde çok önemli bir yere sahiptir.Lale klasik Türk şiirine 15. yüzyılda iyiden iyiye yerleşmiştir.Renginden dolayı, kan, mum, şarap, yanak, yara gibi unsurlara, şeklinden dolayı kadehe benzetilmiştir."
***
Tasavvuf düşüncesinde ise; Lale' nin renkli yapraklarının yukarıya doğru olması halinin, bir dervişin dua edişindeki edayı andırdığı kabul ediliyor.
***
Anadolu'da laleyi şiirlerinde kullanan ilk şair de, ünlü düşünür Mevlana olur ve 1200' lü yılların ortalarında: "Ey lale, gel de şen yanağımdan renk al" demiş, sonrasında da laleye şiirlerinde sıklıkla yer veren şairlerden olmuş...
***
Peki bu sabah konumuz neden lale?
Bu güzel lale fotoğrafını gördüm ardından da bir yazı okudum ve bu sabah "LALE" den bahsetmek istedim...
İşte o yazı:
Lalenin Türkler tarafından asırlar boyu bu derece sevilmesi; rengi ve şekliyle şiirlere, süsleme sanatlarına, mimari eserlere, yaşmaklara, feracelere malzeme olması sebepsiz değildir. Türk milletinin laleye karşı duyduğu bu sevginin temelinde şüphesiz ki Allah ve Peygamber sevgisinin büyük rolü vardır. Bu sevgi çiçekte, kuşta, ağaçta, güneşte Yaratan’ ını görmesine ve her vesileyle O’ nu zikretmesine vesile olmuştur.
Eveet lale ile ilgili bilgiler bu kadar. Lale Osmanlı' da bir devire imzasını atmıştır.
***
"Lale" dedik de
"Lale devri çocuklarıyız biz zamanımız geçmiş..."
Demeden olmaz...
Ve Leman Sam' ın sesinden
"Laleler"
dinleyelim...
Her zamanki gibi içeceğim elimde bu sefer ki çay...
Hava sıcak ama sıcacık demli bir çay güzel gider...
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Aşkından paramparça bir kalbi taşıyorum Gittiğin günden beri sanmaki yaşıyorum Seni bana sorana haberim yok diyorum Şimdi nerde kimlesin bilmek istemiyorum
Dönsen bile dönsen bile Bulamazsın beni bende Araya ayrılık girdi Sen nerdesin ben nerde
Gözlerimden hayalin Yağmur yağmur geçiyor Şimdi bensiz günlerin Söyle nasıl geçiyor
Dönsen bile dönsen bile Bulamazsın beni bende Araya ayrılık girdi Sen nerdesin ben nerde... .............................................
Günlerdir bloguma bir kişi bile gelip iyi kötü bir şeyler yazmış değil.
.....................
.................
.........................
Peki ne diyelim öyleyse öyledir...
Bilgisayarınız açıkken klavyenin tozunu almayın sakın.
:))))))
Klavyede hiç yanmayan bir ışık yandı ama nereden yandı bulamadım.
:)))))
Ahahahaaaaa basmadığım tek bir tuş bile kalmadı ama nafile söndüremedim.
:)))))))))
Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan`a göre,insanın mutlu olması için yaşadıklarını doğru algılaması çok önemli. Prof. Tarhan aynı konumdaki insanların farklı bakış açılarının, hayata yükledikleri anlamı değiştirebileceğinden söz ediyor.
'Duyguların Dili' adı ile pek çok konuya açıklık getiren Tarhan, zorlukların yenilmesinde anahtar duyguların iyimserlik ve ümit olduğunun bilinmesi ve hiç unutulmaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Pozitif duygular hastalıkları yeniyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyimserlik ve ümit duygusunun beyinde canlılık meydana getirdiğini aktarıyor. 'Önemli hastalıklarda pozitif duygular gelişirse beyin morfin benzeri doğal maddeler salgılar ve bu maddeler bağışıklık sistemini güçlendirdiği için hastalık daha kolay yenilir' diyen Tarhan, olumlu bakış açısının beden sağlığına da faydasının olduğunu dikkat çekiyor.
Anti-aging yani yaşlanmayı geciktirme çalışmalarında, kişinin yaşam felsefesi önemli olduğunu ve iyimser insanların daha geç yaşlandığı, zihin ve beden sağlıklarının diğerlerinden daha iyi olduğunun bilindiğini söylüyor.
Ayrıca Tarhan soruları yanıtlarken, son yıllarda yapılan araştırmalardan örnekler vererek olumlu düşünen kimselerin daha az hastalandıklarının tespit edildiğini ifade ediyor.
Prof. Dr. Tarhan`a göre sık sık grip olmakla kötümserlik arasında paralellik bulunuor. İyimserlerin bağışıklık sistemlerinin güçlü olması vücut dirençlerini yükseltmekte, bu da hastalıkları kolayca yenmelerine yardımcı olmaktadır.
İyimserlik geleceği etkiliyor
İyimserlik duygusunun, gelecekle ilgili beklentilerde önemli rol oynadığını aktaran Tarhan, bunun kişiye kendi kendini harekete geçirme özelliği kazandırdığından akademik başarıda bu duygunun payının büyük olduğu görüşünde.
Kötümser insanlar ise genellikle kaygılı, çalışma şevki, motivasyonu ve hareket kabiliyeti düşük kişilerdir diyen Tarhan, bu da insanın geleceği algılamasında, hayat başarısında belirleyicidir tezini savunuyor.