2 Şubat 2015 Pazartesi

Ahmet Murat Karaduman' dan...

BU İLETİŞİMLER ANCAK
RADYASYON ETKİSİ YARATIYOR...
Zorunlu iletişim ve ilişkilere maruz kalmak, bedenin radyosyona maruz kalması gibi birşey.....Farkı yok, farksız...
Ve bu toplumun en başarılı şekilde ürettiği ilişki türü, zorundalık ilişkileri...Kaçını biz seçtik özgürce ve kaçını özgür olarak devam ettiriyoruz?
Gücü yettiği sürece açıktan, gücü yetmediği durumlarda bir demokratlık ve nezaket maskesi atında kendi otorite ve hegomanyasını dikte eden bir sosyal yapı bu.
Hiçbir şekilde özgürlüğü bilmiyoruz ve bildiğimizi düşündüğümüzü sandığımız kavramları da içselleştirmiş değiliz.
Özgürlük, özgür bırakma, kişisel eşitlik, sevgi, empati vs. kavramlarımız, şablon, suret ve hikaye sadece. Hiçbir gerçek tabanları, içselleştirilmiş ve ruhsal olarak özümsenmiş hiçbir gerçek yanları yok. Görünüşte, şekilde ve taklit etmede asıl ortak paydamız. Kibarlıklarımız, nezaketimiz, demokratlığımız, özgür bırakıyorum hallerimiz, tamamen suni, tamamen göstermelik ve şartlara bağlı...
Kime dokunsan gülümseyen bir yüz arkasında, ağlamaklı bir ruh...Kime dokunsan yapay birliktelikler arkasında haykıran bir yalnızlık. Kime dokunsan, hakiki ifade edilmemişliklerin birike birike katmanlar halinde kabuk bağladığı bir ifade edilmemişlik hali...
Özgürlüğü bilmiyoruz.
Özgür bırakmayı bilmiyoruz.
Ve özgür değiliz.
Sevgi, aşk, iletişim, empati, yalnızlık, birliktelik, özgürlük vs ...Ne kavramsal, ne de kelime anlamları itibariyle, ruhsal bir özümseyişle kavradığımız ve içselleştirdiğimiz kavramlar değil.....
Ve hakiki bir şekilde bilmiyor olmak, bilemiyor olmayla birlikte, tümüyle kontrol edip yönetmeye, özgüven eksikliğini körükleyerek sadece egemenlik kurup yönetme güdüsüne dönüşüyor...
Kurduğumuz yapay egemenlik iletişimlerinde yapay iktidar duyguları yaşarken,aslında baskıladığımız başka ruhlar değil, kendi ruhumuz, kendi ruhlarımız, kendi duygularımız, kendi kişiliğimiz....
Yalnızlığı, yalnız kalmayı, kendimizle iletişim kurmayı bile doğru dürüst beceremiyoruz...Bunu beceremediğimiz için de bir başkasının yalnız kalma, kendine dönme, kendisini yeniden şekillendirme ve geliştirme süreçlerine de saygımız yok....Anlamıyoruz çünkü, anlayamıyoruz...Sığ bir bilgi, taklit bir anlayış haliyle, anlamış gibi!!! yapıyoruz sadece.....Sadece anlamış gibi...
Evet örgütlü ve yaygın bir iletişim radyasyonu etkisi altında duygularımız, hissedişlerimiz, algılarımız. Ruhlarımız yavaş yavaş kanser oluyor, kanserleşiyor...
Sığ, sıradan ve basit cümlelerin tedavi gücü, antibiyotik etkisi bile yaratmaz. Kemoterapi ilaçlarının ağır ve keskin etkileri gibi, sert cümlelere ihtiyacımız var.Sert ve keskin cümlelere, sert ve keskin dizelerin ruhsal kemoterapi tedavilerine....
Vitaminler yetmez, antibiyotikler kesmez...

Ahmet Murat Karaduman...

Hiç yorum yok: