30 Temmuz 2013 Salı

Fotoğraf Sanatçısı Sebastio Salgado...

Siyah-Beyaz karelerde anlatılan en anlamlı hayatlar...

Güney Amerika’ nın şeker kamışı işçileri, Brezilyalı maden işçileri, Fransız çelik işçileri, Bangladeş’ in gemi söken işçileri, Hong Kong’ un artık hayvanat bahçelerinde bile rastlanmayan kafeslerde yaşamaya mahkum ettiği Vietnam' lı çocuklar, traktör kepçelerinde taşınan Ruanda' lı mülteci cesetleri… Eduardo Galeano, Serra Paleda’ nın maden işçilerini görüntüleyen fotoğraflar için “Bir madenciler ordusu mu bu, dağı tırmanan? Firavunlar zamanında piramitleri kuran işçilerin bir görüntüsü mü? Bir karınca ordusu mu yoksa?” demiş. Salgado’ nun fotoğraflarına bakarken ilk düşünülen bu oluyor gerçekten de "Ne kadar da çoklar! Açlıkla terbiye edilmiş, çamura, petrole, cürufa bulanmış kalabalıklar, yaşamlarının ve ekmeklerinin peşinde koşuyorlar. Acı ve yoksulluğu, inatla çatılmış kaşlarda, yorgun, gülümseye çalışan yüzlerde, ağır yük altında gerilmiş bedenlerde üretmenin ve yürümenin gururuna dönüştürüyor kamerası. 
Salgado fotoğraflarında, varlığından haberdar olmadığımız, olsak bile mücadelelerinin zorluğunu, yoksulluklarının büyüklüğünü tahayyül edemeyeceğimiz binlerce insanı, kimileyin bulutların, dalların arasından, kimileyin fabrikaların küçük, kirli pencerelerinden sızan ışıkla kutsuyor.

(Alıntıdır.)




“Bence fotoğraf, eş zamanlı tanımlamadır. Bir saniyeden kesit alınırken konunun önemi, sizin titiz bir organizasyonla şekilleri nasıl ifade ettiğinizle doğru orantılı olarak ortaya çıkar. Foto muhabiri ile fotoğrafını çektiği konu arasındaki ilişki, tıpkı daireye çok iyi bir şekilde yapılan teğet gibidir. Zarif, dramatik, tesirli…”
”Ben kimseden fotoğraflarımın ışığına ya da tonlara hayran olmasını beklemiyorum. Ben sadece fotoğraflarımın insanları bilgilendirmesini, onları kışkırtmalarını istiyorum.”
Sebastiao Salgado

Sebastiao Salgado Brezilyalı bir sanatçı. (Orijinal adı : Sebastião Salgado. Harflerin zorluğundan dolayı klasik İngilizce harflerle yazılışı yaygın) Yaşayan en ünlü belgesel nitelikli insan fotoğrafçılarından birisi. Ülkemizde fotoğrafla özellikle uğraşanların mutlaka duyduğu bir isim.
“Onu bu denli ünlü kılan nedir?” dediğinizde, elbette ilk olarak çekim teknikleri olağanüstü güzel. Bu güzellik fotoğrafta özel hiç bir ayarlama olmadığı duygusundan kaynaklanıyor. Tıpkı mükemmel makyajın, var mı yok mu anlaşılmaması gibi. 
Fotoğraflardaki öyküye kapılıp gidiyorsunuz. İnsanların gözlerinde derince gördüğünüz duygular, arkadaki yoksulluğun dilsiz haykırışı, göçmenlik, etnik savaşlar, maden işçileri, her çeşit şiddet ortamında en çok hırpalanan çocuklar.
Bu fotoğrafların büyüleyici dünyası ülkemize Ocak 2007 – Mart 2007 arasında İstanbul Fotoğraf Merkezi’nde sergilendi.
Şimdi biraz çalışmalarından bahsedip sizi harika fotoğraflarıyla başbaşa bırakayım. Salgado 1944 yılında sekiz çocuklu ve sığır çiftliği sahibi bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Doktora düzeyinde İktisat eğitimi almış. Daha sonra Afrikada’yken eşinin bir fotoğraf makinesi hediye etmesiyle hayatı değişmiş. Bir fotoğrafçı olarak lüksü değil, zorluğu tercih etmiş. Çekim yaptığı bölgelerde insanlarla aynı koşullarda çalışmış. Dünyayı gezişinde çektiği fotoğrafların başarısı ile Magnum ajansının yeniden toparlanmasını sağlamış. Fotoğraf üzerine düsturu “Bir fotoğrafın daha iyi ya da kötü olmasından bahsediliyorsa bu fotoğrafçının çektiği insanla ne kadar yakın ilişkide olduğuna bağlıdır” / “the picture is more good or less good in function of the relationship that you have with the people you photograph.” 
(Alıntıdır.)
Benden İnciler:
Beni en çok etkileyen elmas madenlerinde çalışan işçilerinin her gün miğde röntgeninin çekilmesi. Yutup kaçırıyorlar mı hırsızlık yaptılar mı diye...
Hergün radyasyon almak ne demek? Bir çoğunun daha hayatlarını yaşayamadan kanserden ölmesi demek...


  
















  
  
  

Hiç yorum yok: