28 Temmuz 2018 Cumartesi
Günaydın Güzel Bir Cumartesiye...
Sabahın köründen beri uyanık olan ben...
Lezzetli ve mis kokulu bir kahveyle başladım günüme.
Siniri keyfe çevirmekte üstüme yok efenim.
O güzel, o baldan tatlı uykumun içine gelen şırakk veya çattt arası ses neyse zaten zar zor yakaladığım uykumu bir anda açtı.
Aklımda deli sorular acaba birisi halı mı dövüyor elinde değnekle dedim ama yok biraz da çatt diyen sesi algılıyorum saat tam 06:22 ...
Biraz daha zaman geçti bir kayısı çekirdeği kırılma sesiydi bu eminim.
Birisi elinde taş aşağıdaki beton zeminde kayısı çekirdeği kırıyor.
Pencerenin sinek telini de açarak uzatıp boynumu bir bakışım var di ki korktu garibim
hemen kesti eylemini gençten bir çocuk çökmüş yere çekirdek kırıyor.
Benden "cıks, cıks, cıks, cıks..." sesi yükselirken gitmiş şükürler olsun.
Cadde üzerinde, birinci katta oturuyorsanız azizim ne aksiyon bitiyor, ne de gürültü.
Dün komşum diyor ki biz geldiğimizde buralar gece konduydu sonradan yapıldı her şey 50 yıldır oturuyoruz artık gürültü bile duymuyorum...
Anacıııım demek ki ömrüm varsa bi 47 yıl daha oturursam belki ben de alışıciiim bu gürültüye ve hareketliliğe...
Ama şu aralar duyuyorum her türlü sesi açtım kulaklarımı kedi gibi dört yana döndürüyorum sanki.
***
Kahve güzel, yağmur çiseledi, serin bir esinti Betül daha ne...
Otur ve keyfini çıkar şu güzel müziğin...
Abdullah İnal...
"Nobody..."
Diyor ilk defa dinliyorum çok güzelmiş...
(Sözleri neyi anlatıyor bilmiyorum ama müzik güzel ben sevdim. :P)
24 Temmuz 2018 Salı
9 Temmuz 2018 Pazartesi
Alfred'in Hikayesi...
-Bir mutsuzluk, bir karanlık, bir kötülük döngüsü Alfred nasıl geçecek bu?
-Geçerse mutsuz olursunuz efendim sizi yaşatan şey bu...
-Ah Alfred ah hiç kesin cevap verme sen zaten tamam...
-Geçerse mutsuz olursunuz efendim sizi yaşatan şey bu...
-Ah Alfred ah hiç kesin cevap verme sen zaten tamam...
7 Temmuz 2018 Cumartesi
6 Temmuz 2018 Cuma
Anılar Yolundayım Yine...
Merhabalar, mutlu geceler...
Geçtiğimiz hafta sonu yaptığım yolculuk sırasında
'- A_aa ben bu konuyu blogumda neden hiç paylaşmadım ki?'
diye düşündüğüm yazıma başlıyorum efenim.
***
Otobüs yolculukları bana hep geçmişi hatırlatır ...
Yollar aynı, dağlar tepeler aynı, başını cama dayadığında hissettiğin kafanı cama vura vura yaşadığın tıngırtılar aynı...
Tüm hepsi aynı olduğu için heralde
çocukluk çağlarımda sayısız yaptığım yolculukları illa ki hatırlarım.
:)
Aklıma gelenler neler neler...
:)
İhtiyaç molasına daha çok uzun zaman ve yol varken sıkışıp koca otobüsü durdurmak mı dersiniz, otobüsteki herkesin sanki sizin durdurmanızı beklemiş gibi dışarı çıkmasını mı dersiniz,
muavinlerin yattığı en arkadaki camın önündeki uyuma alanının rahatlığı mı,
hangisini anlatayım ki?...
Küçüklüğümde ki yolculuklarıma dair en çok kızıp, sinir olarak hatırladığım şey bana bilet alınmamasıydı dolayısıyla ya annemin, ya da babamın kucağında yolculuk yapacak olmak beni sinir ederdi.
Bana niye bilet almıyorsunuz diyerek tepindiğimde
"-İşte kızım senin biletin burada bak!"
diye kendi biletini gösteren rahmetli babama ağlaya ağlaya
"-Sen nereye oturacaksın pekiii?"
sorusunu sorduğum zamanları hiç unutmam.
Annem garibimi otobüs tutardı yolculuk yaptığı zamanlar resmen hasta olurdu kadıcaaz.
Otobüste sigara yasağının akla dahi gelmediği zamanlardı o zamanlar, çocuklara bilet alınmadığı bırakın şimdiki gibi kemerleri bağlamayı şoförün yanına konulan taburede yolculuk yapıldığı zamanlar.
Sonradan zemine sabitlenen hostes koltuğu da denilen muavin koltuklarında yolculuk da çok hoştu doğrusu.
"-Sen kaç yaşındasın bakiim? le başlayıp tuttuğum futbol takımına kadar öğrenen meraklı, öyle çok şoförle ahbaplık kurmuştum ki sohbetler ede ede o günlerin şartlarında 8 saat süren yolculukları hep sıkılmadan bitirmişimdir.
En çok gece yolculuklarını severdim.
Hem erkenden uyumazsın, hem de ışıklı, ışıltılı yol hep bi güzel görünüp hayal kurmama sebep olurdu.
Dinlenme tesisine geldiğimizde koşa koşa o anlatılması imkansız pislikte olan WC lere koşar yine aynı hızla fırlar dışarı çıkardım.
Annişkomun otobüs tuttuğu için asla tadına bile bakamadığı,
evden özene bezene hazırladığı mamalarımızı
getirilen zehir gibi acı kaynamaktan kopkoyu olmuş çaylar eşliğinde afiyetle yerdik.
Tabii o zamanlar her nasılsa "çaylar şirketten" di.
Şimdiki gibi otobüsün koridorunda servis masası dolaştırıp ne arzu edersiniz efendim diyen muavinler yoktu.
İçi çiğ mazot kokan otobüslerde, içilen sigara dumanının ayakkabıdan çıkarılan ayak kokusuyla harmanlandığı bir havada zorlu bir yolculuk bizleri beklerdi ve motorun gürültüsünden, teypte çalan müzik cızırtılı hoparlörden güçlükle duyulurdu.
Buna rağmen yola dalıp gidince ne koku kalır ne duman hep güzel bir hayale dalınır yol da böylece yük olmaktan çıkardı...
Mercedes 302 otobüslerde yolculuk böyleydi işte.
Daha ne ayrıntılar yaşamışımdır kimbilir ama en aklımda kalan anılarım bunlardı.
***
Oysa şimdiki yolculuklar çok özel hissettiriyor insana kendini.
Rahat salon denilen 2+1 koltuklarda özellikle yalnız yolculuk yapıyorsanız tek koltuklarda şık ve sorunsuz, her şey müşterinin rahatı için kurgulanmış güzel yolculuklar yapıyoruz. Klimalarla serin, mis gibi bir ortam, kulaklığın kulağında gözün tv de ister film izle ister müzik dinle her şey harika.
Daha yolculuk başlar başlamaz ikramlar yapılıp da kendimizle kaldığımızda başlayan o özel olma hissi "-Ay bu yolculuk hiç bitmesin!"dileğini de aklımıza getirmemize sebep oluyor doğrusu.
Camdan yola baktığımda hele de kafamı cama dayayıp geçmiş yolculuklarıma, anılarıma da yolculuğa çıktığımda beni mutlu eden bir hale dönüşüyor ve yine yol yük olmaktan çıkıyor.
Uçaklar kadar havalı olmasa da otobüslerin de bu yeni hali mükemmel.
***
"-Eskiden böyle miydi azizim?"
ile başlayan,
"- Ama şimdi harika!!!"
ile sonlanan bir yazımı daha burada noktalıyorum.
Şu anda yolda olan tüm yolculara, uykusu hiç gelmeyen tüm şoförlere, muavinlere selam olsun...
Hayırlı yolculuklar efenim...
3 Temmuz 2018 Salı
İyi Geceler...
Bu görseli nette ilk gördüğümde çok etkilenmiştim.
Çekin o pis ellerinizi yavruların üzerinden lanet yaratıklar.
Kendinize hakim olamıyorsanız neden hayattasınız ki?
Sizlerle aynı dünyada yaşayıp da herkesin insan olarak adlandırılması çok dokunan bir şey.
...
Lanet olsun hepinize pislikler.
Oyuncak oynayacak yaşta kara toprağa girdi o masum canlar...
...
..............................
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)