"Sevgili Günlük..." Ya da "Canım Defterim..."
Diye başlayan ne yazılar, ne sahibine gönderilmeyen mektuplar yazmışızdır kim bilir?...
Ben şahsen uzun yıllar çok okuyan birisi olarak pek çok yazı yazdım.
Okumaktan beynimiz doluyor ve yazmakla yeni okumalara yer açma ihtiyacımız oluyordu.
Bir çoğumuz bu yazma ve duyguları aktarma işine
"Hatıra Defteri" adı altında süslü, köşeleri soluk resimli,
bizleri hayal alemine daldıran çoğunlukla çizgisiz defterlerle başlamışızdır.
"Bana yüreğin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için teşekkürler..."
Diye başlayan yazılarımıza "Sepet, sepet yumurta"
tekerlemesiyle biten artık klişeleşmiş cümleleri defalarca yazmak çok da zor olmazdı.
Sadece çizgisiz olduğu için aşağıdan sağ yukarıya doğru eğri bir ok gibi görünen aslında düzgün ama yukarı aşağı gezmekten yorulan cümlelerimiz vardı bizim.
:)
***
Artık bloglarımız var pek çoğumuz bu beynini aktarma işine bilgisayarda devam ediyor.
Tek farkla hatıra defterlerini sadece sahibi, ya da günlüklerimizi kendimiz okurduk şimdi rastgelen herkes sosyal medyadan okuyabiliyor.
Galiba mahremiyetimizi bu serbest alanlarla kaybettik.
Olsun ben şikayetçi değilim.
Sosyal medyanın bir çok faydalı alanından yararlanan birisi olarak bu kadarı da olsun varsın.
İş ki derine inen duygularımız yine içimizin köşelerinde kalsın ve söz ağızdan çıktığında bizi esir alacağına, çıkmasın içimizde kalsın biz onu esir alalım.
;)
***
Güzel günler dileklerimle haftanın Perşembe gününe
nasıl bu kadar çabuk ulaştık bilemeyerek,
hayretle bakan gözlerimiz hep gülsün...
***
Mazlum Çimen...
"Feryad-ı İsyanım..."
Diyor dinleyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder