3 Kasım 2020 Salı

İyi Akşamlar...


Havanın soğuğuna razıyım.
Sıcaklara da razıyım. 
Kar da yağsa, yağmur da yağsa, kuru sıcak da olsa mevsimin getirdiği derim. 
Üşüyorsam kalınca giyinip ısınmaya çalışırım.
Sıcaklanıyorsam ince bir şeyler giyip, güneşten uzaklaşmaya çalışırım.
Ama İzmir depremi yaşandı evlerden, 
yıkıntılardan çıkan cenazeleri izlemek çok üzüyor.
Tedbir alarak kendi başına yapman gereken tek şey söylenenlere uymak.
Yani bina yıkılırken başını ellerinin arasına alıp cenin pozisyonuna gelmek, 
deprem çantası oluşturmak.
Başka ne yapabilirsin ki?
Tek başınasın.
Senin kalkıp kendi kendine evin zeminini sağlamlaştıracak gücün yok ki
ya da bu bina hangi çimentoyla, hangi demirlerle yapıldı bilecek halimiz yok ki.
İnsanlara güvenmek zorundayız hayatın, yaşamanın gereği bu.

Kandırılmak kaderimiz mi olmalı?
Müteahhitler neden dürüst değil,
neden karşısındakini enayi yerine koyuyorlar?
Bunun hesabını kim verecek?
Sinir olmamak elde değil.
Covid-19 son yılımızı yedin bitirdin herkesin yakınını aldın götürdün zaten 
daha ne istiyorsun ki hayatımızdan git artık...
Yeter artık.
Ve ekonomi lütfen, lütfen artık sen de bi çeki düzen ver kendine.

Ruhum sıkılıyor.
Bağıra bağıra ağlamak istiyorum.
Hiç hak etmiyoruz böyle sıkıntıları
çözümlenmesi için kim ne yapıyor hiç bilmiyorum.
Allahım yardım et demekten başka bir şey gelmiyor elimden...

Hiç yorum yok: