21 Ağustos 2013 Çarşamba

Ada Sahillerinde Bekliyorummmm... :))))))))))

Önce şu şarkıyı paylaşayım ki başlıkla uyumlu olsun diii mi ama? :)))))))))))))))))))

http://www.youtube.com/watch?v=4FkmX_aDyVo

Eveeettt... İstanbul gezimizin son gününü Adalar gezisine ayırdık...
Bizim gibi hafta sonu kalabalık olur hafta içi gidelim diye mi düşündü herkes bilmiyorum. 
Yoksa yaz mevsimi olduğu için mi? O kadar kalabalıktı ki vapur, çoğu kişi kendi eşyalarının üzerine oturmuştu...


Bi ara Kuzucuum:
-Anne mülteci gemisine benzedi burası.
Bile dedi...
Hemen yanımızda zenci turistler, diğer yanımızda Arap turistler, yerlisi yabancısı herkes vardı...


Hiç vapur olur da bir şeyler satmayan olur mu?
Bu satıcı da limon sıkacağı satıyordu. Almış bir eline limonu bir diğer eline de huni gibi bir şey 6 tanesini 5 liradan pazarlıyordu... Bir çok kişi de aldı bu limon sıkacaklarından... :))))))) Aman ben almadım ıvır zıvır doluyor ev ondan sonra da ne atabiliyorsun, ne kullanıyorsun. :)))))))))))


Deniz çok güzeldi...


Heybeliada' ya da uğradık.


Deniz, hava, güneş hepsi çok güzeldi.


Ve Büyükada İskelesi...



Bunlar denizanası mıdır nedir beyaz beyaz kaşları gözleri nerelerinde bilemedim. Tuhaf gözüken canlılardı işte. :)))))))))



Kalabalıkla birlikte yürürken.



Bir otel hemen girişte.


Ada hatırası şapkamla ben. 
Yanımdakiler de fotoğraf çektirirken girmişler benim fotoğraflarıma ben de kestim. :))))))))))


Bebekim.


Çiçekleri görünce hiç dayanamadım hemen çektim fotoğraflarını...


Ne güzel mahalleler, sakin mekanlar...



Eski bir bina yıkık dökük, boyaları dökülmüş ama duruşu hala mağrur... Ve Kuzucuumla...


Çay içmek için uğradığımız mekan (BOTANİK CAFE & RESTAURANT) ilk uğrayışta güzeldi her şey, akşam yemek için de geliriz diyip ayrıldık... İkinci gidişimizde öyle bir şey yaptılar ki bir daha gidersem asla uğramam oraya. Kimse gitmesin tavsiye etmem.


Şapkamı çok severek aldım. :))))))))))))))))


Bu Arap turistin çok uzaktan çektim fotoğrafını. 
Bu çiçekleri genç kızlar, genç hanımlar saçlarına takıyorlar ne kadar özenmişse artık kara çarşafının üzerine takmış çiçeği. 
Yakışmış, çok güzel olmuş içinin hevesi ölmemiş diyebildim sadece... 
Bu arada kuzucuumla da derin bir muhabbete girdik. 
-Anne zoraki giyiyor o çarşafı bence dedi...
-Bilemezsin annem belki kendini böyle rahat ve huzurlu hissediyordur. dedim.
-Belki başka çaresi yoktu dedi...
-Bunlar o kadar derin mevzuular ki daha farklısını yaşamadığı için daha farklı yaşayanlarla beraber olmadığı içindir belki. Dedim.
Biz derin mevzuuları konuşurken de bu turist şort giymiş kocasının yanında gözden kayboldu gitti...


İnsan çığlığı gibi çığlık atan martılarla ilk defa bu kadar yakın olduk.
Martılar çubuk krakere bayılıyor... :)))))))))
Çünkü o anda onlara ikram edebileceğim bir tek çubuk kraker  vardı yanımda. :)))))))


Adadan farklı bir görünüm...



Benim hayvansever kuzum hemen buldu yine bir canlı... :)))


Çiçeklerle dostum ben. :))))))))))))


Bu pisicik hamileydi. Zar zor yürüyordu. Kim bilir kaç bebeği olacak? Çok narin, çok sevimli bir şeydi. Nefes alırken bile zorlanıyordu sanki hamile insanlar gibi sıcak havada. 


Yine güzel bir ara sokak.


Bakımlı bir ev...


Bisiklet adanın adeti ama uzun süredir binmeyenlere tavsiye etmem. Adadaki bisiklet hatıram pek hoş olmadı çünkü... :/ :/ :)))))))))))))))))) Adayı öyle baştan aşağı gezemedik. Faytonları neredeyse mülkiyetiyle satacaklar gibi para istiyorlardı hem de çok pis at pisliği kokuyordu. Biz de yürüyerek gezdik ayaklarımızın çektiği kadar. :))))))))))) 


Ne güzel bir yapı...


Ouvvv. Kendimi beğendim güzel çıkmışım... :))))))))))


Bir kilise...


Çiçekim...


Ahaaaa... Sanki Ankara'dan gelmiş bu bebek. :))))))))))))))))))


Bu çiçeklerin her rengini gördüm ve fotoğrafladım ama adadakinin renginde ilk defa görüyorum... :)))))


Ben olsam dizi platformu yaparım burayı...


Huzur :))))))))))))))


Fotoğrafının çekildiğinden habersiz bir kuzu. :))))


Biz ana- kız bu eve hayran kaldık.
Yıkılmış, çürümüş, dökülmüş ama aslına uygun elden geçse ne hale gelir kimbilir?


İçini kırık camlarından çektim... İçine girebilmek mümkün olsaydı keşke...


Tavanı falan ne kadar orjinal. 
Kimler ne şartlarda, nasıl yaşadı kimbilir? 
Kimler güldü, kimler ağladı, kimlerin sesi çınladı, kimlerin bebeği ağladı, kimler şarkı söyledi, kimler ne şiirler yazdı kimbilir?


Karolarının desenleri bile çok şıktı.




Kırık pencerelerin bi birine gitti, bi diğerine kuzucuum ama görebildiklerimiz bunlardı.
Mahzun ama güzel bir evdi... 


Sol üstte sanıyorum tek odadan ibaret bir kat daha vardı ama tabanı çökmüş ikinci kattan gökyüzü görünüyordu ara ara... 


Hemen yanında ikizi vardı bu güzel evin o bakımlıydı ama beyaza boyandığından mıdır nedir burası kadar ilgimizi çekmedi...
Bakalım bundan sonra buranın kaderi ne olacak? 
Kimler alıp neler yapacak?...


Farklı çiçekler...


Ben ve sokaklar...



Bu da güzel bir demet olmuş...


Ben bu kapıya hayran kaldım...


Bir güzel ev daha...


Ada evlerinin mimari çeşitliliğinde sınır yok hem çok estetik, hem de çok doğal...



Bu kadar bağlamışsınız da kaçar mı kaçar...


Adadaki pisi ve martı dostluğuna bir örnek...
:))))))))))))))))) Aynı kaptan içilen su...



Ve Büyükada' dan ayrılış... Bu son fotoğrafla makinamın bana uyarısı geldi yine...
"PİL BİTMİŞ"
Peki dedim sen bilirsin bugün verdiğin hizmetten dolayı teşekkürler sana...
Vapurdayken durur muyum? Telefonumun düşük çözünürlüklü kamerasından görüntüledim ben de dönüş yolunu... İki Alman turistin vapurun balkon kısmındaki yer için bağıra çağıra kavgasını izledik ayırmak ne mümkün... Bağırmaktan birbirlerini bile duymuyorlardı eminim... Ama biz güzel bir yere oturup tadını çıkardık ana kız gün batımının. :)))))))))))))


Yorgun, argın ana kız...
Yer Adalar vapuru...
:))))))))))))))))
Bir daha ki sefere Burgazada, Heybeliada gezisi,
söz verdim kendime ve kuzucuuuma...


Gün batımı...

Eveeetttt... İlk defa böyle dizi halinde gezdiğim, gördüğüm, 
fotoğrafladığım yerleri paylaştım. 
Güzel oldu mu? Beğenildi mi?
 Bence oldu da beğenildi de...
Bu yıl deniz, havuz, güneş tatili yapamadık ama bu güzel gezi de tatil gibi oldu bize...
Bu fotoğrafları dün gece düzenledim yazılarını yazamamıştım...
Bu sabah 10:20 Metro Turizm' in iki katlı apartman tipi otobüsüyle döndük Ankara' ya...
Kaldığımız yer BEŞİKTAŞ ÇARŞI çok güzeldi...
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))


3 yorum:

Evde Yazar dedi ki...

Çok güzel fotoğraflarla çok güzel anlattınız gezinizi, keyifle okudum. Ada vapurları hep kalabalık olur bu arada, biz merdivenlere oturmaya alışkınız:) Çoğu zaman bu vapurlarda eğlence de olur, toplu halde şarkılar falan da söylenir. Ama yaz mevsiminde Büyük Ada'ya gidilmez. Dediğiniz gibi ortalık turist kaynar, ada at kokar, kalabalıktan ada özelliği kaybolur, fiyatlar da cabası.. O nedenle benim için sakinliği ve gzelliğiyle ille de Burgaz Adası başkadır.. Bir dahaki geziniz yaza denk gelirse Büyük Ada'ya gitmeyin derim:) Sevgiler...

eratasarim2012@gmail.com dedi ki...

Teşekkür Ederim. Yorumlarınzla İstanbul gezimize can kattınız. Burgazada' yı tavsiye etmiştiniz keşke oradan başlasaymışız aslında hepsini görmek isterdim ama bir gün yetmiyor güzel güzel gezmek için. İnşallah bir daha ki sefere... Burgazada, Heybeliada ve Pierre Lotti şu an için öncelikli. :))))))

eratasarim2012@gmail.com dedi ki...

Ada Sahilleri şarkısını You Tube silmiş yerine Candan Erçetin' den...
http://www.youtube.com/watch?v=M2a6GBLURJs dinleyelim...