http://evdeyazar.blogspot.com/2014/01/blogfrtnas-15-kus-domateslerimi.html
Öyle oyun bozanlar çoktu biz küçükken de...
Evlerinden getirdiği oyuncağı geri isteyen paylaşmakta mızmızlanan...
İstediği bir şey olmayınca:
-Ver bebeklerimi ben gidiyorum
diyen.
Ya da yakan topun en tatlı anında topu eline alıp ben oynamıyorum diyen.
Gıcık, sevimsiz, toplumla uyumsuz...
Bu yazıyı okuyunca heveslenip ben de bir çocukluk anımı paylaşmak istedim...
....
Benim çocukluğum da bahçeli evlerde geçti. Akşamlara kadar sokakta oynardık. Oynardık ama bazen de kavgalar olurdu aramızda. Benim de çok geçimsiz bir arkadaşım vardı Nurgül adında. Ufak tefek minyon tipli, uzun siyah saçlı. Annesi hep iki örgü yapardı saçlarını. Annem de benim saçlarımı örer ikiye katlar kazan kulpu dediğimiz saç modelini yapardı. Demek ki modaydı o zamanlar uzun saçlar hep öyle örgülü olurdu.
Nurgül biraz kıskanç bir kızdı. Herkes onun sözünü dinlesin, dediğini yapsın isterdi.
Bir gün kimseye özellikle de bana söz dinletemeyince getirdi bir kediyi bizim bahçeye attı gitti.
Vay bunu yapan sen misin Nurgül?
Aldım aynı kediyi sepetle götürüp onların evlerinin içine attım çıktım. Yazık zavallı kedicik bir o yana bir bu yana... :)))) Tabii o zamanlar evlerin dış kapıları kilitlenmezdi.
Annesi bunu fark edince annemle kavga etmeye geliyormuş yolda komşular durdurmuş. Annesinin hiç haberi yok çocukların arasında bir anlaşmazlık oldu diye.
Yani anneden kaynaklanan bir geçimsizlik söz konusuydu.
Benim mesajım da annelere olacak:
Lütfen çocuklarınızı uyumlu ve sevgi dolu yetiştirin.
Azıcık karşı çıkan olduğunda karşısındaki herkesi kendisine düşman !!! zannetmesin.
:))))
...
Ve bugünkü pişmanlığım.
O kediciği kızgınlığıma alet etmezdim... Başka bir şey atardım evlerine ama pisiciği değil.
:)))))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder