19 Ekim 2014 Pazar

Okuduğum Bir Yazı...

Şövalye öykülerinin komik bir birleşimi olarak tasarlanan “Don Kişot”, bu serüvenleri okumaktan aklı karışmış yaşlı şövalye olan “Don Kişot’un, atı Rosinante ve gerçekliğe bağlı uşağı Sancho Panza ile birlikte geçirdiği serüvenleri gerçekçi bir dille anlatıyor. 
Aynı zamanda yazılış amacı toplumun Don Kişot’a deli gözüyle bakması, aslında delinin o toplum olduğunu karmaşık bir anlatımla dile getiriyor.
Sevdiği ve uğruna yel değirmenlerine saldırdığı Dulsinya, aslında fakir bir köylü kızıdır ama Don Kişot onu asil bir hanımefendi olarak görür. Yıllarca sadece bir şövalye hikayesi olarak değil, Cervantes’in yaşadığı çağın eleştirisini yaptığı bir felsefe kitabı olarak da görülmüştür eser. Yel değirmenleri sistemin çarkları, Dulsinya ise Don Kişot’un uğruna savaştığı davasına taktığı addır.
Cervantes, Don Kişot karakteri ile kahraman, tutkulu, doğal ve göz alıcı portresini oluşturdu. Ve Cervantes, iyi ve yüce amaçlar uğruna mücadele eden Don Kişot karakteriyle hayran duyulacak öyle bir portre çizdi ki, delilikle karıştı; Sancho Panza ise, kendini beğenmesi, bütün müsrif umutlarda kör güveni yerleştirmesi basitliğin bir bileşiği ile Don Kişot’un tersi karakteri olarak oluşmuştur.
Yazarın Don Kişot (Don Quixote) eseri; 100 roman, öykü ve oyunun yer aldığı diğer eserlerini gölgede bırakmıştır. 


Bana bu paylaşımı yapmayı hatırlattı...

Hiç yorum yok: