Yazının aslı bu adreste... Çok güzel ve anlamlı...
http://www.felsefetasi.org/enel-ask-dedik-bir-kere/
20’nci yüzyıl mutasavvıflarından
Kenan Rıfai’ye “Tasavvuf nedir?” diye sormuşlar. “İncinmemek
ve incitmemektir” diye yalın bir cevap vermiş.
Tasavvuf kişinin kendisine AYNA tutup, kendi içsel yolculuğunu
yaparak kâmil insan olma çabasında, inisiyatik süreçle başlayan,
mertebeler halinde ilerlenen bir denge yoludur.
Tasavvufa ben GÖNLÜMÜN KAAN’ı diyorum. Çünkü bana göre insanın
beden-akıl-ruh olarak abir edebileceğimiz üç temel yönüne denk gelen
bilim-felsefe-inanç kavramları, ilahi Aşk ve tevhid olmadan tamamlanmıyor.
Her üç birbirine zıt görünen alan bana göre birlikte döngüsel olarak kullanılmadan
insanın tekamülü holistik olarak başarıya ulaşamaz ve zıtlıkların birliği
yani tevhide götüren Aşk, bu üçgenin ortadaki denge ve birleşim noktasıdır.
“Aşk” derken AntikYunan’daki beşerî aşk, yani Eros’tan bahsetmiyorum. Plotinus’un
esrimeler ile anlatmaya çalıştığı İlahi Aşk yani Agape’den, YunusEmre’nin
“ışk”ından bahsediyorum. Leyla’dan Mevla’ya geçişten bahsediyorum. Bu da
Tasavvuf’ta akıldan kalbe geçiş olarak tanımlanan bir süreç.
Sonu VUSLAT ile bitmesini yaz edilen bir AŞK HİKAYESİ’dir Tasavvuf.
Allah beterinden saklasın, 2012-2017 dönemi
boyunca beni sarsan ve ardı ardına gelen zorhayat sınavlarından, şükürler olsun
ki dik ve daha güçlü çıkabilme sebebim, ruhsal ve felsefi çalışmalarıma ek olarak
Tasavvuf felsefesine gönül vermem ve daha önceden içimde hissetmediğim, az birazcık
tatmama izin verilen Aşk’tır.
İzin kavramından bahsetmek önemli. Zira, Rönesans sonrası barut, pusula, tüfek ile
başlayan zenginlik döneminden beslenerek gelişen bilim bizlerinin sana,
dünyaya, hayata ve evrene dair bilgilerimizi artırırken, attığımız Evraka nağraları
entelektüel kibrimizi de tetikliyor. Hal böyle olunca yükselen bireyselcilik
(individüalizm) akımı ile birlikte kendi cüz-i iradesiyle her şeye hükmedebileceği
zannına kapılıyor beşer insan. Hem de kâinat-ı muazzamanın sonsuzluğu içinde bir
kumtanesinden bile küçük bir gezegende yaşarken. İşte bu yüzden evrende her
şeyin üstünde bir plan yapanın olduğunu hatırlayarak külli iradenin izin vermediği
hiçbir şeyin olmadığını ve olamayacağının açizane hatırlamamız gerektiği kanaatindeyim.
Her şey izne tabi.
Haddimize değil henüz Aşk sultanı olmak. Benimkisi sadece hiç okyanusu görmemiş
bir çocuğun şaşkınlıkla “Evraka” deme hali. Ancak buna da şükür.
Bir kere Aşk’ın kokusu değdi mi gönlümüze hadsizce En”el Aşk diye haykırmadan edemedik.
Haykırdım, çünkü benim gibi önceden bu mana kokusunu, ilahi cereyanı bilmeyenler
de bilsinler istedim.
Siz de eğer bu sese kulak vermek ve vermekle de kalmayıp bana katılmak
isterseniz, EN’EL AŞK adlı yeni kitabımı okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder